Bize Ahmed b. Ca'fer El-Ma'kırî rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Nadru'bnü Muhammed rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize İkrimetü'bnü Ammâr rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Şeddâd b. Abdillâh Ebû Ammâr ile Yahya b. Ebî Kesir, Ebû Ümâme'den naklen rivayet ettiler. (İkrime : Şeddâd, Ebû Ümâme ve Vasile ile görüşmüş. Enes'Ie de Şam'a kadar sohbet etmiş; Enes kendisini hayır ve faziletle senada bulunmuşdur; demiş.)
Şeddâd, Ebû Ümâme'den rivayet etmiş. Ebû Ümâme demiş ki:
Amr ibnü Abesete's-Sülemî şunları söyledi:
Bize Nadru'bnü Muhammed rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize İkrimetü'bnü Ammâr rivayet etti. (Dedi ki) :
Bize Şeddâd b. Abdillâh Ebû Ammâr ile Yahya b. Ebî Kesir, Ebû Ümâme'den naklen rivayet ettiler. (İkrime : Şeddâd, Ebû Ümâme ve Vasile ile görüşmüş. Enes'Ie de Şam'a kadar sohbet etmiş; Enes kendisini hayır ve faziletle senada bulunmuşdur; demiş.)
Şeddâd, Ebû Ümâme'den rivayet etmiş. Ebû Ümâme demiş ki:
Amr ibnü Abesete's-Sülemî şunları söyledi:
«Ben câhiliyyet devrinde iken bütün insanların dalâletde bulunduğunu ve hiç bir doğru yolda olmadıklarını biliyordum. (Çünkü) insanlar putlara taparlardi. Derken işittim ki Mekke'de bir zât (çıkmış) bir takım haberler veriyormuş. Hemen devemin üzerine atlıyarak ona geldim. Bir de baktım Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) gizlenmiş, kavmi onun aleyhinde cür'etkâr bir vazîyetde... Bunun üzerine kalbim yumuşadı ve Mekke'de onun yanma girerek, kendisine :
— Sen nesin? dedim.
«Ben, Peygamber'im.» cevâbını verdi.
— Peygamber ne demekdir? dedim. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Beni Allah gönderdi? buyurdular.
— Seni ne ile gönderdi? dedim;
«Allah beni akrabaya yardım edilmesi, putların kırılması, Allah'ın bir tanınması, ona hiç bir şey'in şerîk koşulmaması (vazifesi) İle gönderdi» dedi. Ben, kendisine:
— O hâlde bu husûsda sana yardım etmek üzere yanında kimler var? dedim;
«Bİr hür ile bir köle!» cevâbını verdi. (O gün yanında kendisine îmân edenlerden yalnız Ebû Bekir ile Bilâl vardı.) Ben :
— Sâna ben de tâbi oluyorum; dedim.
«Sen şu gününde bunu yapamazsın.Benim hâlimi ve ortalığın hâ-linİ görmüyormusun? Lâkin şimdi sen ailen nezdine dön! Ne vakit benim meydana çıktığımı duyarsan; hemen yanıma gel!» buyurdular. Ben de ailemin yanına gittim. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldi. Ben hâlâ ailemin yanında bulunuyordum. Ama o, Medine'ye geleli kendisini soruşturmağa ve haberlerini almaya başladım. Nihayet yanıma Yesriplilerden yânî Medînelilerden bir kaç kişi geldi. (Onlara) :
— Medine'ye gelen o zât ne yaptı? dedim.
— Halk sür'atle onun tarafına koşuyor; kavmi onu öldürmek istemiş; ama buna muvaffak olamamışlar; dediler. Bunun üzerine hemen Medîne’ye gelerek onun yanına girdim. Ve :
— Yâ Resûlâllah! Beni tanıyormusun? dedim.
«Evet! Mekke'de benimle görüşen sen değil misin? buyurdular.
— Evet, ben'im; dedim. Ve şunu ilâve ettim:
— Yâ Nebiyyallah! Bana Allah'ın sana öğrettikleri ve benim bilmediğim şeylerden haber ver! Bana, namazı haber ver!.. Resûlüllah (Sallallahu A leyhi ve Sellem):
«Sabah namazını kıl! Sonra güneş doğup; yükselinceye kadar namazı kes! Çünkü güneş, şeytanın iki boynuzu arasından doğar. Küffâr da ona, o zaman secde ederler. Sonra namaz kıl! Çünkü namaz isbâtlı, şâhidlidir... Onu mızrağın gölgesi dimdik duruncaya kadar kılmağa devam et! Sonra namazı kes! Çünkü o zaman cehennem kızdırılır. Gölge döndüğü zaman yine namaz kıl! Çünkü namaz, ısbatlı şâhidlidir. Onu tâ ikindiye kadar kılmağa devam et! (ikindiyi kıldıkdan sonra namazı kes! Tâ güneş kavuşuncaya kadar (namaz kılma.) Çünkü güneş şeytanın İki boynuzu arasında batar. O zaman kâfirler güneşe secde ederler.» buyurdu. Ben :
— Yâ Nebiyyallah! Gelelim abdeste; bana oradan da söz et! dedim. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Sizden hiç bir kimse yokdur ki, abdest suyunu hazırlayarak mazmaza ve İstinşâk yapsın burnunu atsın da, yüzünün, ağzının ve burnunun günahları dökülmesin! Sonra Allah'ın emrettiği gibi yüzünü yıkasın da, yüzünün günahları su ile birlikde sakalının etrafından dökülmesin! Sonra ellerini, dirsekleri ile beraber yıkasın da, su ile birlikde, ellerinin günahları parmak uçlarından dökülmesin! Sonra başına meshetsin de, başının günahları su ile birlikde saçlarının kenarlarından dökülmesin! Sonra ayaklarını topukları ile beraber yıkasın da, ayaklarının günahları su ile birlikde parmak uçlarından dökülmesin! Eğer bu adam kalkar da, namaz kılar; Allah'a hamd-ü senâ'da bulunur; onu lâyık olduğu şekilde temcîd eyler ve kalbini sırf Allah için (başka şeylerden) fariğ eylerse, günahlarından annesinin doğurduğu günkü hey'etinde arınmış olur; buyurdular.
Amru'bni Abese bu hadîsi Resûlüllah (Sallallahu Aİeyhİ ve Sellem) 'in sahâbîsi Ebû Ümâme'ye anlatmış: Ebû Ümâme :
— Yâ Amra'bnü Abese! Bu zâta verilen bir makaam hakkında söylediklerini iyi düşün! demiş. Amr şu mukaabelede bulunmuş :
— Yâ Ebâ Ümâme! Vallahi artık yaşım İlerledi. Kemiklerim zayıfladı; ecelim yaklaştı! Ne Allah'a karşı yalan söylemeğe bir ihtiyâcım var; ne de Resûlüllah'a!.. Ben, bunu Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)dan yalnız bir veya iki yahut üç (yedi defaya kadar saymış.) defa işitmiş olsaydım, onu ebediyyen rivayet etmezdim. Lâkin ben onu, bundan daha çok fazla defalar Resûlüllah (Sallallahu A leyhi ve Sellem) 'den işittim.»