İslâm Hukûkuna Göre Seferîlik (Misâfirlik)
Seferîlik ile değişikliğe uğrayan hükümler;
1- Dört rekâtlı farz namazların iki rekâta kasr edilmesinin (indirilmesinin), Hanefîlere göre vâcip, Şâfiîlere göre câiz, Mâlikîlere göre ise sünnet olması.1
2- Ramazan ayında ramazan orucunun tutulmamasının (daha sonradan kaza edilmek kaydıyla) mubah olması.
3- Mest üzerine mesh’in; bir gün-bir gecelik müddetinin, üç gün-üç geceye çıkması.
4- Kurban kesmenin, iki bayram (Ramazan ve Kurban Bayramları) namazlarının, bir de Cuma namazının vucûbiyetlerinin düşmesi.
5- Hür olan kadının mahremsiz olarak seferî mesafeye gitmesinin haram olması.2
İslâm hukukçuları, fıkıh kitaplarımızda yukarıdaki meseleleri müstakil başlıklar altında ele alıp uzunca izahlarını yapmışlardır. Köşemizde, yukarıdaki fürû’î meselelerin detayına değinmeksizin, “misafirlik nasıl tahakkuk eder, şartları nelerdir?” gibi meselelerin incelenmesine gayret edeceğiz.
İslâm Hukukuna göre misafirlik hükmünün başlaması için gerekli olan şartlara geçmeden önce birçok insanımızın; “Allâh-ü Teâlâ Hazretleri misafir kimse için farz olan dört rekâtlı namazları iki rekâta indiriyor, acaba sünnet namazlarının durumu nedir?” diyerek zihinlerini meşgul eden, revâtip sünnetleri dediğimiz beş vakit farz olan namazlarımızın başında ve sonunda kılınan sünnetlerin, misafir için hükmü konusunda ulemânın görüşlerini incelemeyi uygun gördük.
Revâtip sünnetlerinin seferdeki durumu hakkında, Vehbe Zuhayli’nin, Neylü’l-Evtar adlı eserden yapmış olduğu nakle göre İmam Nevevî şöyle buyuruyor: “Seferde mutlak nâfile namazlarının müstehaplığı hakkında fukaha ittifak etmişlerdir. Lakin revâtip sünnetlerinin seferde müstehaplığı hakkında ise ihtilaf etmişlerdir. İmam Şâfiî ve ashabı ve cumhur ulema da revâtip sünnetlerin seferde müstehaplığı ile hükmetmişlerdir.”
Zuhayli ifadesine, Hanefî Fukahasından olan İbn-i Abidin’den naklen şöyle devam ediyor: “Misafir olan kimseler eğer emniyet halindeyse ve karar etmişse yani yerleşmişse, seferde revâtip sünnetlerini kılarlar. Şayet korku ve firar halinde ise (yani filvaki yolculuk halindeyse) revâtip sünnetlerini kılmazlar.” (Yani kılmamalarında ruhsat vardır.) Ulemadan bazısı da bu konuyu şu şekilde değerlendirmiştir: Revâtip sünnetlerini seferde kılmak câizdir, dileyen kılar, dileyen terk eder.
Burada İmamların ittifakı vardır. İnsanın buna ihtiyacı olması hasebiyle bazı kere bunları kılmak efdal iken, bazı kere de insanın bu revâtip sünnetlerinden daha evla bir işle meşgul olmasından dolayı da revâtip sünnetlerini terk etmesi efdal olur.3 Bu ifadelere baktığımızda sonuç olarak revâtip sünnetlerinin seferde kılınması câizdir, hatta aksi bir durum olmadığı müddetçe fazilettir. Bazı kimselerin dediği gibi; “Allâh-ü Teâlâ Hazretleri misafir olan kimse için farz olan dört rekâtlı namazları iki rekâta indiriyor ve bunu vacip kılıyor, bundan dolayı seferde sünnetler kılınmaz.” demek ve bu görüşü savunmak, İslâm Fıkhı açısından doğru değildir.
Burada şunu da ifade etmek isterim ki, sabah namazının sünnetini diğer revâtip sünnetlerden hüküm itibarıyla ayırmamız gerekir. Zira fıkıh kitaplarımızın ifadesi doğrultusunda, diğer revâtip sünnetlerin keyfe keder oturularak kılınmasına izin verilirken, sabah namazının sünnetini fıkhın kabul ettiği bir gerekçe olmaksızın oturularak kılınmasına izin verilmiyor. Yukarıdaki bu ifadeler bizleri nâfile dediğimiz sünnet, müstahap olan namazlara karşı gevşekliliğe sevketmemelidir.
Zira dünya fâni, âhiret ise ebedidir. Yani fani olan bir âlemden ebedi olan bir âlem için hazırlık yapmak zorundayız. Bundan dolayı en ufak bir fazileti dahi göz ardı yapmamayı azıcık akıl dahi hükmetmektedir. İslâm Hukûkuna göre kişinin misafir olabilmesi, yani namazlarını kasr etmesi gibi seferîlik hükümlerinin tahakkuku için 7 şart vardır
Seferîlik ile değişikliğe uğrayan hükümler;
1- Dört rekâtlı farz namazların iki rekâta kasr edilmesinin (indirilmesinin), Hanefîlere göre vâcip, Şâfiîlere göre câiz, Mâlikîlere göre ise sünnet olması.1
2- Ramazan ayında ramazan orucunun tutulmamasının (daha sonradan kaza edilmek kaydıyla) mubah olması.
3- Mest üzerine mesh’in; bir gün-bir gecelik müddetinin, üç gün-üç geceye çıkması.
4- Kurban kesmenin, iki bayram (Ramazan ve Kurban Bayramları) namazlarının, bir de Cuma namazının vucûbiyetlerinin düşmesi.
5- Hür olan kadının mahremsiz olarak seferî mesafeye gitmesinin haram olması.2
İslâm hukukçuları, fıkıh kitaplarımızda yukarıdaki meseleleri müstakil başlıklar altında ele alıp uzunca izahlarını yapmışlardır. Köşemizde, yukarıdaki fürû’î meselelerin detayına değinmeksizin, “misafirlik nasıl tahakkuk eder, şartları nelerdir?” gibi meselelerin incelenmesine gayret edeceğiz.
İslâm Hukukuna göre misafirlik hükmünün başlaması için gerekli olan şartlara geçmeden önce birçok insanımızın; “Allâh-ü Teâlâ Hazretleri misafir kimse için farz olan dört rekâtlı namazları iki rekâta indiriyor, acaba sünnet namazlarının durumu nedir?” diyerek zihinlerini meşgul eden, revâtip sünnetleri dediğimiz beş vakit farz olan namazlarımızın başında ve sonunda kılınan sünnetlerin, misafir için hükmü konusunda ulemânın görüşlerini incelemeyi uygun gördük.
Revâtip sünnetlerinin seferdeki durumu hakkında, Vehbe Zuhayli’nin, Neylü’l-Evtar adlı eserden yapmış olduğu nakle göre İmam Nevevî şöyle buyuruyor: “Seferde mutlak nâfile namazlarının müstehaplığı hakkında fukaha ittifak etmişlerdir. Lakin revâtip sünnetlerinin seferde müstehaplığı hakkında ise ihtilaf etmişlerdir. İmam Şâfiî ve ashabı ve cumhur ulema da revâtip sünnetlerin seferde müstehaplığı ile hükmetmişlerdir.”
Zuhayli ifadesine, Hanefî Fukahasından olan İbn-i Abidin’den naklen şöyle devam ediyor: “Misafir olan kimseler eğer emniyet halindeyse ve karar etmişse yani yerleşmişse, seferde revâtip sünnetlerini kılarlar. Şayet korku ve firar halinde ise (yani filvaki yolculuk halindeyse) revâtip sünnetlerini kılmazlar.” (Yani kılmamalarında ruhsat vardır.) Ulemadan bazısı da bu konuyu şu şekilde değerlendirmiştir: Revâtip sünnetlerini seferde kılmak câizdir, dileyen kılar, dileyen terk eder.
Burada İmamların ittifakı vardır. İnsanın buna ihtiyacı olması hasebiyle bazı kere bunları kılmak efdal iken, bazı kere de insanın bu revâtip sünnetlerinden daha evla bir işle meşgul olmasından dolayı da revâtip sünnetlerini terk etmesi efdal olur.3 Bu ifadelere baktığımızda sonuç olarak revâtip sünnetlerinin seferde kılınması câizdir, hatta aksi bir durum olmadığı müddetçe fazilettir. Bazı kimselerin dediği gibi; “Allâh-ü Teâlâ Hazretleri misafir olan kimse için farz olan dört rekâtlı namazları iki rekâta indiriyor ve bunu vacip kılıyor, bundan dolayı seferde sünnetler kılınmaz.” demek ve bu görüşü savunmak, İslâm Fıkhı açısından doğru değildir.
Burada şunu da ifade etmek isterim ki, sabah namazının sünnetini diğer revâtip sünnetlerden hüküm itibarıyla ayırmamız gerekir. Zira fıkıh kitaplarımızın ifadesi doğrultusunda, diğer revâtip sünnetlerin keyfe keder oturularak kılınmasına izin verilirken, sabah namazının sünnetini fıkhın kabul ettiği bir gerekçe olmaksızın oturularak kılınmasına izin verilmiyor. Yukarıdaki bu ifadeler bizleri nâfile dediğimiz sünnet, müstahap olan namazlara karşı gevşekliliğe sevketmemelidir.
Zira dünya fâni, âhiret ise ebedidir. Yani fani olan bir âlemden ebedi olan bir âlem için hazırlık yapmak zorundayız. Bundan dolayı en ufak bir fazileti dahi göz ardı yapmamayı azıcık akıl dahi hükmetmektedir. İslâm Hukûkuna göre kişinin misafir olabilmesi, yani namazlarını kasr etmesi gibi seferîlik hükümlerinin tahakkuku için 7 şart vardır