Şeyhülislam Seyyid Abdulkadir Geylani, El Ğunye sinde bu konu hakkında şunları diyor:
Bizim itikadımız odur ki: Kur'anın duyulan ses ve harfleri vardır. Dilsiz ve sağır olan, konuşamayan bu yolla Kur'anı okur ve konuşur. Allah kelamı seslerden ve harflerden ayrılamaz. Her kim üstte anlatılan manayı inkar edecek olursa büyüklük duygusuna kapılmış olup basiret gözü de körelmiştir.
Aziz Celil Allah Kur'an da şöyle buyurdu:
Bu ayeti kerimelerin aslından da anlaşılacağı gibi, bazı harfler geçti; fakat bunlara
Resullah sas. efendimiz, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdu:
Resullah sas. efendimiz, bir başka hadisi şeriflerinde şöyle buyurdu:
Allahu Teala, Musa As. hakkında şöyle buyurdu:
Yine Musa As. için bir başka ayeti kerime de şöyle buyurdu:
Allahu Teala, Musa As. a şöyle buyurdu:
Üstteki ayeti kerimelerin tümünde anlatılanlar: Ancak ses olmaktadırlar. O nidalar(seslenmeler), o isimler, o sıfatlar Allahın zatından gayri için olması caiz değildir. Ne meleklere olur, ne de sair mahlukata....
Ebu Hureyre'den gelen rivayete göre ; Resullah sas. efendimiz şöyle buyurdu:
Buhari dahi, sahihinde, Abdullah ibni Enes rivayetine dayanarak; Resullah sas. efendimizin şöyle buyurduğunu nakletti:
Abdurrahman ibni Muhammed Muharibi, Amaş, Müslim ibni Mesruk, Abdulah yoluyla gelen bir rivayette;
Abdullah ibni Haris, İbni Abbasın şöyle dediğini anlattı:
Muhammed ibni Kab şöyle anlattı:
Üstte anlatılan ayetler, hadisler ve haberler de delalet ederki: Yüce Allahın kelamı, kulların kelamına benzemez. Nitekim yüce Allahın ilmi, kudreti, kalan sıfatları da insanların sıfatına benzemez. Yüce Allahın seside böyledir.
İmam Ahmed, ashabdan bir cemaatin rivayetine dayanarak sesi isbat eylemiştir. Allah ondan razı olsun.
Ama bu anlatılan Eş'ariyenin hilafınadır. Onlar ses için şöyle derler: "Alahın kelamı, zatı ile kaim olan bir manadır."
Allah, sapan ve saptıran bid'atçının hakkından gelir.
Yüce Allah ezelden beri kelam eder, Onun kelamı dahi: Tüm emirleri, manaları, haberleri kapsamına alır.
İbni Huzeyme şöyle dedi:
Allah kelamı, peşpeşe gelir. Onda ne sukut vardır ne sessizlik.
İmam Ahmed ibni Hanbele şöyle soruldu:
Allahu Tealanın konuştuğuna kail olur musun? Onun için susmak caiz midir?
Buna cevab olarak İmam-ı Ahmed şöyle dedi:
Umumi manada şöyle deriz: Allahu teala ezelden beri konuşur.
Onun sustuğuna dair bir haber varid olsaydı, ona kail olurduk.
O nasıl dilerse öyle konuşur, konuşmasının benzeri ve şekli yoktur.
Bizim itikadımız odur ki: Kur'anın duyulan ses ve harfleri vardır. Dilsiz ve sağır olan, konuşamayan bu yolla Kur'anı okur ve konuşur. Allah kelamı seslerden ve harflerden ayrılamaz. Her kim üstte anlatılan manayı inkar edecek olursa büyüklük duygusuna kapılmış olup basiret gözü de körelmiştir.
Aziz Celil Allah Kur'an da şöyle buyurdu:
Elif Laam Mim zalike. Ha Mim. Ta Sin Mim tilke ayatül kitab.
Bu ayeti kerimelerin aslından da anlaşılacağı gibi, bazı harfler geçti; fakat bunlara
adı verildi. Sonra şöyle buyurdu:-Kitab
(31/27)Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem olsa, deniz de arkasında yedi deniz daha katılarak yardımcı olsa, Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Allah Azîz'dir, Hakîm'dir.
Resullah sas. efendimiz, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdu:
- Kur'an okuyunuz. Bu okumanıza mukafat alırsınız ki; her harf için on hasene verilir. -Elif Lam Mim diye okumanın tek harf olduğunu söyleyemem Elif için 10, Lam için 10, Mim için 10 sevab verilirki, hepsi 30 eder.
Resullah sas. efendimiz, bir başka hadisi şeriflerinde şöyle buyurdu:
- Kur'an 7 harf üzerine indirilmiştir. Onların hepsi de şifadır.
Allahu Teala, Musa As. hakkında şöyle buyurdu:
(26/10)-Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git;"
Yine Musa As. için bir başka ayeti kerime de şöyle buyurdu:
(19/52)Ona Tûr'un sağ tarafından seslendik. Onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.
Allahu Teala, Musa As. a şöyle buyurdu:
(20/14)'Şüphesiz Ben Allah'ım, Benden başka tanrı yoktur; Bana kulluk et; Beni anmak için namaz kıl.'
Üstteki ayeti kerimelerin tümünde anlatılanlar: Ancak ses olmaktadırlar. O nidalar(seslenmeler), o isimler, o sıfatlar Allahın zatından gayri için olması caiz değildir. Ne meleklere olur, ne de sair mahlukata....
Ebu Hureyre'den gelen rivayete göre ; Resullah sas. efendimiz şöyle buyurdu:
Kıyamet günü olduğu zaman, Allahu Teala, bulutlardan meydana gelen bir gölgelik içinde gelir. O, konuşanların en doğru sözlüsüdür. Orada açık belli bir dille şöyle konuşacaktır:
Buhari dahi, sahihinde, Abdullah ibni Enes rivayetine dayanarak; Resullah sas. efendimizin şöyle buyurduğunu nakletti:
Sübhan Allah, kıyamet günü kulları bir araya toplar, onlara seslenir. Bu seslenişi yukardakiler nasıl duyuyorsa uzaktakiler de öyle duyar. Şöyle buyurur:
Melik Deyyan Benim....
Abdurrahman ibni Muhammed Muharibi, Amaş, Müslim ibni Mesruk, Abdulah yoluyla gelen bir rivayette;
Resullah sas. efendimiz şöyle buyurdu:
Yüce Allah, vahyile konuştuğu zaman, O'nun sesini tüm sema ehli duyar. Onların kalblerinde bir dehşet hasıl olur. Hepsi de secdeye kapanırlar. Allahü Teala sonra onların kalblerine sukunet verir, bunun üzerine gök ehli birbirine sorar:
-Rabbimiz ne buyurdu?
-Hak buyurdu ve şöyle şöyle emretti.
derler... Yani birbirine gelen vahyi anlatırlar.
Abdullah ibni Haris, İbni Abbasın şöyle dediğini anlattı:
Yüce Mukaddes Allah vahyile konuştuğu zaman; tüm yer ve sema ehli çelik sesine benzer sert bir ses duyarlar, tıpkı düz taşa vurulduğu zaman çıkan keskin ses gibi... Bunun üzerine hemen hepside secdeye kapanırlar. Kalplerindeki dehşet kaybolup gittikten sonra, birbirlerine şöyle sorarlar: "Rabbınız ne söyledi?" Derler ki: "Hak söyledi, O Yücedir, Şanı büyüktür."
Muhammed ibni Kab şöyle anlattı:
İsrailoğulları Musa As. dedi ki:
- Rabbinle konuştuğun vakit, ondan duyduğun sesi mahlukat arasında neyin sesine benzetiyorsun?
Şöyle dedi:
-Rabbimini sesini, kesintisiz olarak gelen gök gürültüsüne benzetiyorum.
Üstte anlatılan ayetler, hadisler ve haberler de delalet ederki: Yüce Allahın kelamı, kulların kelamına benzemez. Nitekim yüce Allahın ilmi, kudreti, kalan sıfatları da insanların sıfatına benzemez. Yüce Allahın seside böyledir.
İmam Ahmed, ashabdan bir cemaatin rivayetine dayanarak sesi isbat eylemiştir. Allah ondan razı olsun.
Ama bu anlatılan Eş'ariyenin hilafınadır. Onlar ses için şöyle derler: "Alahın kelamı, zatı ile kaim olan bir manadır."
Allah, sapan ve saptıran bid'atçının hakkından gelir.
Yüce Allah ezelden beri kelam eder, Onun kelamı dahi: Tüm emirleri, manaları, haberleri kapsamına alır.
İbni Huzeyme şöyle dedi:
Allah kelamı, peşpeşe gelir. Onda ne sukut vardır ne sessizlik.
İmam Ahmed ibni Hanbele şöyle soruldu:
Allahu Tealanın konuştuğuna kail olur musun? Onun için susmak caiz midir?
Buna cevab olarak İmam-ı Ahmed şöyle dedi:
Umumi manada şöyle deriz: Allahu teala ezelden beri konuşur.
Onun sustuğuna dair bir haber varid olsaydı, ona kail olurduk.
O nasıl dilerse öyle konuşur, konuşmasının benzeri ve şekli yoktur.