1-Ashabdan Ebû Ma’lak’ın, Bir Hırsızın
Kendini Öldürmek İstemesi Üzerine Dua Etmesi ve Duasının Kabul Olması
- Ashâbdan Ebu Ma’lak adında birisi vardı. Ticaretle uğraşırdı.
Kendi parasından başka elinde başkalarının da parası vardı. Ayrıca çok
ibadet eden takva sahibi bir adamdı. Bir gün sefere çıktığında silahlı
bir haydut tarafından önü kesildi. Haydut kendisine:
“Eşyalarını bırak. Kesinlikle seni öldüreceğim” dedi. O da
“Beni neden öldüreceksin? Bütün malım senin olsun” dedi. Haydut
“Ben malı istemiyorum, senin kanını istiyorum” dedi. Ebu Ma’lak
“O halde, bana izin ver de namaz kılayım” dedi. Hırsız
“İstediğin kadar namaz kılabilirsin!” dedi. Ebu Ma’lak abdest aldıktan
sonra namaz kıldı ve üç kere
“Ey Vedud! Ey arş-ı mecîdin sahibi. Ey dilediğini hemen yapan. Hiç
kimse tarafından küçümsenmeyen izzetinle senden istiyorum. Hiç kimse
tarafından zulme uğratılmayan padişahlığınla senden istiyorum. Arşının
erkânını dolduran nurunla senden istiyorum ki, beni şu hırsızın
şerrinden muhafaza edesin. Ey kurtarıcı! Beni kurtar!” diye dua etti.
Sonra baktı ki, karşıdan bir süvari büyük bir hızla geliyor. Elindeki
mızrağın ucu kulaklarının arasında parlıyor. Gelen atlının haydudun
yanına varmasıyla onu öldürmesi bir oldu. Sonra bana dönerek
“Sen kimsin? Allah beni senin yardımına gönderdi. Ben dördüncü tabaka
meleklerindenim. Sen birinci kez dua edince, gök kapılarının
çatırdadığını işittik. İkinci kez dua ettiğinde, gök ehli arasında bir
feryat işittik. Üçüncü kez dua ettiğinde ise
“Bu çaresiz bir kişinin duasıdır” diye bir ses duyuldu. Bunun üzerine
Allah’a, seni kurtarma görevini bana vermesini diledim” dedi. Sonra
“Ey tacir! Seni müjdeliyorum. Kim abdest alıp dört rekât namaz
kıldıktan sonra senin ettiğin duayı okursa, ister darda olsun, isterse
olmasın, onun duası muhakkak kabul edilir” dedi
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/427.)
2-Abdullah İbni Evfâ’dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine
göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“Kimin Allah’dan bir dileği olursa, yahut insanoğullarmdan birinde
görülecek bir ihtiyacı bulunursa, güzelce abdest alsın. Sonra iki rekât
namaz kilsin. Sonra Aziz ve yüce olan Allah’a hamd etsin ve Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e salât getirsin. Sonra şöyle desin:
(Lâ ilahe illâllâhul-Halîmu’lkerîmu. Sübhânellâhi Rabbi’1-arşilazîmi.
Elhamdü lillâhi rabbi’Iâlemin. Es’elüke mücibâti rahmetike ve azâime
mağfiretike. Velganîmete min külli birrin. Vesselâmete min külli ismin.
Lâ tedâ’ li zenben illâ ğafertehû velâ hemmen illâ ferrectehû.
Velâhâceten hiye leke ridan illâ gadeytehâ, ya erhame’r-râhimîn.)
“Hilîm sahibi, Kerîm olan Allah’dan başka hiç bir İlâh yoktur. Büyük
Arş’ın Rabbı olan Allah noksanlıklardan münezzehtir. Hamd, âlemlerin
Rabbi olan Allah’a mahsustur. Senden rahmetinin gereği olan iyi şeyleri
istiyorum. Yine mağfiretinin çeşitlerini, her iyilikten elde edinmeyi
ve her günahdan selâmeti de Senden isterim.. Bağışlamadığın bir günah
ve gidermediğin bir üzüntü bende bırakma. Rızâna uygun olan benim dilek
ve hacetimi de yerine getir, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!
(Tirmizî. İbni Mâce)
Kendini Öldürmek İstemesi Üzerine Dua Etmesi ve Duasının Kabul Olması
- Ashâbdan Ebu Ma’lak adında birisi vardı. Ticaretle uğraşırdı.
Kendi parasından başka elinde başkalarının da parası vardı. Ayrıca çok
ibadet eden takva sahibi bir adamdı. Bir gün sefere çıktığında silahlı
bir haydut tarafından önü kesildi. Haydut kendisine:
“Eşyalarını bırak. Kesinlikle seni öldüreceğim” dedi. O da
“Beni neden öldüreceksin? Bütün malım senin olsun” dedi. Haydut
“Ben malı istemiyorum, senin kanını istiyorum” dedi. Ebu Ma’lak
“O halde, bana izin ver de namaz kılayım” dedi. Hırsız
“İstediğin kadar namaz kılabilirsin!” dedi. Ebu Ma’lak abdest aldıktan
sonra namaz kıldı ve üç kere
“Ey Vedud! Ey arş-ı mecîdin sahibi. Ey dilediğini hemen yapan. Hiç
kimse tarafından küçümsenmeyen izzetinle senden istiyorum. Hiç kimse
tarafından zulme uğratılmayan padişahlığınla senden istiyorum. Arşının
erkânını dolduran nurunla senden istiyorum ki, beni şu hırsızın
şerrinden muhafaza edesin. Ey kurtarıcı! Beni kurtar!” diye dua etti.
Sonra baktı ki, karşıdan bir süvari büyük bir hızla geliyor. Elindeki
mızrağın ucu kulaklarının arasında parlıyor. Gelen atlının haydudun
yanına varmasıyla onu öldürmesi bir oldu. Sonra bana dönerek
“Sen kimsin? Allah beni senin yardımına gönderdi. Ben dördüncü tabaka
meleklerindenim. Sen birinci kez dua edince, gök kapılarının
çatırdadığını işittik. İkinci kez dua ettiğinde, gök ehli arasında bir
feryat işittik. Üçüncü kez dua ettiğinde ise
“Bu çaresiz bir kişinin duasıdır” diye bir ses duyuldu. Bunun üzerine
Allah’a, seni kurtarma görevini bana vermesini diledim” dedi. Sonra
“Ey tacir! Seni müjdeliyorum. Kim abdest alıp dört rekât namaz
kıldıktan sonra senin ettiğin duayı okursa, ister darda olsun, isterse
olmasın, onun duası muhakkak kabul edilir” dedi
Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/427.)
2-Abdullah İbni Evfâ’dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edildiğine
göre demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“Kimin Allah’dan bir dileği olursa, yahut insanoğullarmdan birinde
görülecek bir ihtiyacı bulunursa, güzelce abdest alsın. Sonra iki rekât
namaz kilsin. Sonra Aziz ve yüce olan Allah’a hamd etsin ve Peygamber
Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e salât getirsin. Sonra şöyle desin:
(Lâ ilahe illâllâhul-Halîmu’lkerîmu. Sübhânellâhi Rabbi’1-arşilazîmi.
Elhamdü lillâhi rabbi’Iâlemin. Es’elüke mücibâti rahmetike ve azâime
mağfiretike. Velganîmete min külli birrin. Vesselâmete min külli ismin.
Lâ tedâ’ li zenben illâ ğafertehû velâ hemmen illâ ferrectehû.
Velâhâceten hiye leke ridan illâ gadeytehâ, ya erhame’r-râhimîn.)
“Hilîm sahibi, Kerîm olan Allah’dan başka hiç bir İlâh yoktur. Büyük
Arş’ın Rabbı olan Allah noksanlıklardan münezzehtir. Hamd, âlemlerin
Rabbi olan Allah’a mahsustur. Senden rahmetinin gereği olan iyi şeyleri
istiyorum. Yine mağfiretinin çeşitlerini, her iyilikten elde edinmeyi
ve her günahdan selâmeti de Senden isterim.. Bağışlamadığın bir günah
ve gidermediğin bir üzüntü bende bırakma. Rızâna uygun olan benim dilek
ve hacetimi de yerine getir, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!
(Tirmizî. İbni Mâce)