Hamd, yalnızca Allah'adır. Salât ve selâm da Peygamberimiz Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'edir.
Kürsü, bu konudaki görüsler içerisinde en doğru olanına göre, Rahmân -azze ve celle-'nin iki ayağını koyduğu yerdir. Ars, Kürsü'den daha büyüktür. Ars, yaratılan varlıkların en büyüğüdür. Rabbimiz Allah Teâlâ celâline yarasır bir sekilde onun üzerine istivâ etmistir. Ars'ın ayakları vardır ve onu büyük yaratılışlı melekler -Ars'ı tasıyan melekler/Hameletu'l-Ars- tasımaktadırlar.
Kürsü ile Ars'ı aynı sey olarak değerlendiren kimseler hata etmislerdir. Asağıdaki su deliller, yukarıda zikrettiğimiz seylere delil olarak bir gurup ilim ehlinin görüsleridir :
Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o söyle demistir :
"Dünya semâsı ile ondan sonra gelen semâ arası, bes yüz yıllık mesafe kadardır. Her iki semâ arası, bes yüz yıllık mesafe kadardır. Yedinci semâ ile Kürsü arası, bes yüz yıllık mesafedir. Kürsü ile su arası, bes yüz yıllık mesafe kadardır. Ars da suyun üzerindedir. Allah Teâlâ, Ars'nın üzerindedir. Amelerinizden hiçbir sey O'na gizli-saklı kalmaz."
(İbn-i Huzeyme 'et-Tevhîd', sayfa:105'de, Beyhakî "el-Esmâ ves-Sıfât", sayfa: 401'de rivâyet etmistir.)
İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu eser hakkında "İctimâu'l-Cuyûsi'lİslâmiyye", sayfa : 100'de,
Zehebî de "el-Uluvv", sayfa : 64'de sahîh demistir. Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu hadis hakkında söyle demistir :
"Bu hadis, İbn-i Mes'ud'a mevkuf'tur. Fakat zikrettiği seyler, (kendince) o konuda görüs belirtmesine yer
olmayan seylerdendir. Bu sebeple zikrettiği seyler, merfu' hükmünü alır. Çünkü İbn-i Mes'ud'un İsrâiliyât'tan
rivâyetler aldığına dâir bir sey bilinmemektedir." (Muhammed b. Salih el-Useymîn, "el-Kavlu'l-Mufîd Şerhu Kitâbi't-Tevhîd", cilt: 3,sayfa: 379)
İmam Muhammed b. Süleyman et-Temîmî -Allah ona rahmet etsin- de bu hadisten çıkarılan hükümler hakkında söyle demistir :
"Dokuzuncusu : Semâya göre Kürsü'nün ne kadar büyük olduğu.
Onuncusu : Ars'ın, Kürsü'ye göre ne kadar büyük olduğu.
Onbirincisi : Ars, Kürsü ve Su ayrı ayrı seylerdir." ( "Şerhu Kitâbi't-Tevhîd", sayfa : 667 ve 668 )
Rahmân'ın Ars'ı, mahlukatın en büyüğü ve en genisidir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda söyle buyurmustur :
"Allah, Ars'ı özel olarak zikretmistir. Çünkü Ars, mahlukatın en büyüğüdür. Bu sebeple onun dısındaki
her sey Ars'a girer."(Kurtubî Tefsiri, cilt: 8, sayfa: 302-303)
Müfessir İbn-i Kesir de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir :
"Yani O, her seyin sahibi ve yaratıcısıdır. Çünkü mahlukatın tavanı olan Büyük Ars'ın Rabbi'dir. Gökler
ve yerler, ve bu ikisinin içinde olanlarla ikisi arasında onlar seyler, Ars'ın altında Allah Teâlâ'nın güç ve
kudretine boyun eğmislerdir. O'nun ilmi her seyi kusatmıstır. Takdir etmis olduğu her sey yerine gelir. O, her
seye vekildir (yeter)."(İbn-i Kesîr Tefsiri, cilt: 2, sayfa: 405)
Müfessir İbn-i Kesir -Allah ona rahmet etsin- söyle demistir :
"Bütün yarattıklarının üzerinde olan büyük Ars'ın sahibidir." Bu kelimenin iki okunusu vardır: (el-Mecîdu) merfu'/ötreli okunduğu zaman, Rab -azze ve celle-'nin sıfatıdır.(el-Mecîdi) mecrur/esreli okunduğu zaman Ars'ın sıfatıdır. Her iki anlam da sahihtir/doğrudur."(İbn-i Kesîr Tefsiri, cilt: 4, sayfa: 474)
(el-Mecîdu) : Genis, değeri ve yeri büyük anlamındadır.
Ebu Saîd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurmustur :
Ars'ı tasıyan melekler vardır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda söyle buyurmustur :
Melekler, büyük yaratılısa sahiptirler. Câbir b. Abdullah'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurmustur :
"Hadisin isnâdı, Buhârî'nin sartına göre sahihtir."(Fethu'l-Bârî, cilt:8, sayfa: 665)
Ars, Kürsü'nin, hatta her seyin üstündedir. Nitekim İbn-i Kayyim -Allah ondan râzı olsun- bu konuda söyle demistir :
"Allah Teâlâ kâinatın üzerinde ise, ya onu kusatmıstır, ya da kusatmamıstır. Eğer onu kusatmıs ise,
kusatan Allah Teâlâ'nın, kusatılmıs olan seyin kesinlikle üzerinde olmasını gerektirir. Bu sebeple gök,
yeryüzünü kusattığı için onun üzerinde olmustur. Kürsü de gökleri kusattığı için göklerin üzerinde olmustur.
Ars da Kürsü'yü kusattığı için Kürsü'nün üzerinde olmustur. Bundan dolayı bütün bunların üzerinde olanın,
kesinlikle onları kusatmıstır ve kusatanın, kusattığı seyden birisiyle aynı olmasını veya ona denk olmasını
veyahut da ona benzer olmasını gerektirmez."(es-Savâiku'l-Mursele, cilt:4, sayfa: 1308)
Ars, "Mülk" olmadığı gibi, "Kürsü" de değildir. Nitekim İbn-i Ebi'l-İzz el-Hanefî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir :
"Allah'ın kelâmını değistiren ve Ars'ı mülkten ibâret bir sey olarak gören kimseye gelince, bu kimse Allah Teâlâ'nın su sözüne nasıl cevap verir :
"Kürsü" lafzına gelince, Allah Teâlâ onun hakkında söyle buyurmustur :
Kürsü, Ars'tır diyen olmustur. Doğrusu Kürsü, Ars değildir. Nitekim bu görüs, Abdullah b. Abbas -Allah
ondan ve babasından râzı olsun- ve baskasından nakledilmistir. İbn-i Ebî eybe "Sıfetu'l-Ars" adlı kitabında, Hâkim de "el-Mustedrak" adlı kitabında söyle demislerdir : "Buhârî ve Müslim'in sartına göre olmasına rağmen tahriç etmedikleri, Saîd b. Cubeyr'in İbn-i Abbas'tan rivâyet ettiği hadis o söyle demistir :
"İbn-i Abbas'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre O, Allah Teâlâ'nın :
'Kürsü'sü, gökleri ve yeri kusatmıstır' âyeti hakkında söyle demistir :
"Kürsü" Rab Teâlâ'nın iki ayağını koyduğu yerdir. Ars ise, onun ne kadar büyük olduğunu, Allah
Teâlâ'dan baska hiç kimse bilemez."(Tahâviye Akîdesi Şerhi, sayfa: 312)
Bu hadis merfu' olarak (Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e nisbet edilerek) rivâyet edilmistir. Fakat doğrusu hadis İbn-i Abbas'a âit bir sözdür.
Ebu Zer -Allah ondan râzı olsun- söyle demistir :
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle derken isittim : Kürsü, Ars'ın yanında, yeryüzünde bir
çöle atılmıs demirden bir halka gibidir."(Tahâviye Akîdesi Şerhi, sayfa: 313)
Kürsü, seleften birden fazla kimsenin söyle demesi gibidir :
"Kürsü, Ars'ın yanında, ona çıkılan basamak (merdiven) gibidir."(Tahâviye Akîdesi Şerhi, sayfa: 313)
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir :
"Bazı kimseler, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in : "Şüphesiz ki Allah Teâlâ kıyâmet günü Kürsü'sünü yere koyar" hadisini delil göstererek : Ars, Kürsü'nün tâ kendisidir, demislerdir. Yine bazı kimseler, "Allah Teâlâ'nın Kürsü'sü yani ilmi, gökleri ve yeri kusatmıstır" diyerek, Kürsü'nin ilim olduğunu iddiâ etmislerdir. Doğru olan : Kürsü, Rab Teâlâ'nın iki ayağını koyduğu yerdir. Ars ise, Rahmân Subhânehu ve Teâlâ'nın üzerine istivâ ettiği seydir. İlim ise : Âlimde bulunan bir sıfattır ki âlim, o sıfatla bilinen seyi idrâk eder. Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir."(Muhammed b. Salih el-Useymîn, "el-Kavlu'l-Mufîd erhu Kitâbi't-Tevhîd", sayfa: 393-394)
Kürsü, bu konudaki görüsler içerisinde en doğru olanına göre, Rahmân -azze ve celle-'nin iki ayağını koyduğu yerdir. Ars, Kürsü'den daha büyüktür. Ars, yaratılan varlıkların en büyüğüdür. Rabbimiz Allah Teâlâ celâline yarasır bir sekilde onun üzerine istivâ etmistir. Ars'ın ayakları vardır ve onu büyük yaratılışlı melekler -Ars'ı tasıyan melekler/Hameletu'l-Ars- tasımaktadırlar.
Kürsü ile Ars'ı aynı sey olarak değerlendiren kimseler hata etmislerdir. Asağıdaki su deliller, yukarıda zikrettiğimiz seylere delil olarak bir gurup ilim ehlinin görüsleridir :
Abdullah b. Mes'ud'dan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre o söyle demistir :
"Dünya semâsı ile ondan sonra gelen semâ arası, bes yüz yıllık mesafe kadardır. Her iki semâ arası, bes yüz yıllık mesafe kadardır. Yedinci semâ ile Kürsü arası, bes yüz yıllık mesafedir. Kürsü ile su arası, bes yüz yıllık mesafe kadardır. Ars da suyun üzerindedir. Allah Teâlâ, Ars'nın üzerindedir. Amelerinizden hiçbir sey O'na gizli-saklı kalmaz."
(İbn-i Huzeyme 'et-Tevhîd', sayfa:105'de, Beyhakî "el-Esmâ ves-Sıfât", sayfa: 401'de rivâyet etmistir.)
İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu eser hakkında "İctimâu'l-Cuyûsi'lİslâmiyye", sayfa : 100'de,
Zehebî de "el-Uluvv", sayfa : 64'de sahîh demistir. Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu hadis hakkında söyle demistir :
"Bu hadis, İbn-i Mes'ud'a mevkuf'tur. Fakat zikrettiği seyler, (kendince) o konuda görüs belirtmesine yer
olmayan seylerdendir. Bu sebeple zikrettiği seyler, merfu' hükmünü alır. Çünkü İbn-i Mes'ud'un İsrâiliyât'tan
rivâyetler aldığına dâir bir sey bilinmemektedir." (Muhammed b. Salih el-Useymîn, "el-Kavlu'l-Mufîd Şerhu Kitâbi't-Tevhîd", cilt: 3,sayfa: 379)
İmam Muhammed b. Süleyman et-Temîmî -Allah ona rahmet etsin- de bu hadisten çıkarılan hükümler hakkında söyle demistir :
"Dokuzuncusu : Semâya göre Kürsü'nün ne kadar büyük olduğu.
Onuncusu : Ars'ın, Kürsü'ye göre ne kadar büyük olduğu.
Onbirincisi : Ars, Kürsü ve Su ayrı ayrı seylerdir." ( "Şerhu Kitâbi't-Tevhîd", sayfa : 667 ve 668 )
Rahmân'ın Ars'ı, mahlukatın en büyüğü ve en genisidir. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda söyle buyurmustur :
Yine, Allah Teâlâ bu konuda söyle buyurmustur :"(Her seyde) mutlak hâkim ve hak olan, O'ndan baska hakkıyla ibâdete lâyık hiç bir ilah olmayan ve yüce Ars'ın sahibi Allah, her türlü noksanlıklardan münezzehtir."(Mu'minûn Sûresi:116)
Yine, söyle buyurmustur :"(Ey Muhammed ! Müsrikler ve münâfıklar) yüz çevirirlerse, (onlara) de ki : Allah bana yeter. O'ndan baska hakkıyla ibâdete lâyık hiç bir ilah yoktur. Ben, yalnızca O'na güvenip dayandım (tevekkül ettim). O, büyük Ars'ın sahibidir."(Tevbe Sûresi:129)
Müfessir Kurtubî -Allah ona rahmet etsin- bu âyeti tefsir ederken söyle demistir :"O, serefli Ars'ın sahibidir."(Burûc Sûresi: 15)
"Allah, Ars'ı özel olarak zikretmistir. Çünkü Ars, mahlukatın en büyüğüdür. Bu sebeple onun dısındaki
her sey Ars'a girer."(Kurtubî Tefsiri, cilt: 8, sayfa: 302-303)
Müfessir İbn-i Kesir de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir :
"Yani O, her seyin sahibi ve yaratıcısıdır. Çünkü mahlukatın tavanı olan Büyük Ars'ın Rabbi'dir. Gökler
ve yerler, ve bu ikisinin içinde olanlarla ikisi arasında onlar seyler, Ars'ın altında Allah Teâlâ'nın güç ve
kudretine boyun eğmislerdir. O'nun ilmi her seyi kusatmıstır. Takdir etmis olduğu her sey yerine gelir. O, her
seye vekildir (yeter)."(İbn-i Kesîr Tefsiri, cilt: 2, sayfa: 405)
Müfessir İbn-i Kesir -Allah ona rahmet etsin- söyle demistir :
"Bütün yarattıklarının üzerinde olan büyük Ars'ın sahibidir." Bu kelimenin iki okunusu vardır: (el-Mecîdu) merfu'/ötreli okunduğu zaman, Rab -azze ve celle-'nin sıfatıdır.(el-Mecîdi) mecrur/esreli okunduğu zaman Ars'ın sıfatıdır. Her iki anlam da sahihtir/doğrudur."(İbn-i Kesîr Tefsiri, cilt: 4, sayfa: 474)
(el-Mecîdu) : Genis, değeri ve yeri büyük anlamındadır.
Ebu Saîd'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurmustur :
"İnsanlar, kıyâmet günü büyük bir korku ve dehsete kapılıp bayılacaklardır. Bunun üzerine ilk olarak uyanacak kisi ben olacağım. Bir de ne göreceğim. Musa, Ars'ın ayaklarından birisini kuvvetlice tutmus ! Bilmiyorum acaba Musa benden önce mi ayılmıs olacak ? Yoksa o, Allah Teâlâ'nın Tûr çarpılısından, müstesnâ kıldığı kimselerden mi olacaktır ?"(Buhârî, hadis no:3217)
Ars'ı tasıyan melekler vardır. Nitekim Allah Teâlâ bu konuda söyle buyurmustur :
"Ars'ı tasıyan, bir de onun (Ars'ın) çevresinde bulunan melekler, Rablerine hamd ederek O'nu her seyden tenzih ederler. O’na gerçekten îmân ederler ve mü'minler için söyle mağfiret dileyerek duâ ederler : Ey Yüce Rabbimiz ! Senin rahmetin ve ilmin her seyi kusatmıstır ! O halde (sirk ve günahlardan) tevbe eden ve senin (emretmis olduğun) yoluna uyanları bağısla ve onları cehennem azabından koru!” (Ğâfir: 7)
Melekler, büyük yaratılısa sahiptirler. Câbir b. Abdullah'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurmustur :
Hâfız İbn-i Hacer -Allah ona rahmet etsin- hadis hakkında söyle demistir :"Bana, Ars'ı tasıyan Allah'ın meleklerinden bir meleğin ne kadar büyük bir yaratılısa sahip olduğu hakkında insanlara konusmam için (Allah Teâlâ tarafından) izin verildi. Hiç süphe yok ki o meleğin kulak memesi ile omuzu arası, yedi yüz yıllık yol mesafesi kadar genistir."(Ebû Dâvûd, hadis no: 4727)
"Hadisin isnâdı, Buhârî'nin sartına göre sahihtir."(Fethu'l-Bârî, cilt:8, sayfa: 665)
Ars, Kürsü'nin, hatta her seyin üstündedir. Nitekim İbn-i Kayyim -Allah ondan râzı olsun- bu konuda söyle demistir :
"Allah Teâlâ kâinatın üzerinde ise, ya onu kusatmıstır, ya da kusatmamıstır. Eğer onu kusatmıs ise,
kusatan Allah Teâlâ'nın, kusatılmıs olan seyin kesinlikle üzerinde olmasını gerektirir. Bu sebeple gök,
yeryüzünü kusattığı için onun üzerinde olmustur. Kürsü de gökleri kusattığı için göklerin üzerinde olmustur.
Ars da Kürsü'yü kusattığı için Kürsü'nün üzerinde olmustur. Bundan dolayı bütün bunların üzerinde olanın,
kesinlikle onları kusatmıstır ve kusatanın, kusattığı seyden birisiyle aynı olmasını veya ona denk olmasını
veyahut da ona benzer olmasını gerektirmez."(es-Savâiku'l-Mursele, cilt:4, sayfa: 1308)
Ars, "Mülk" olmadığı gibi, "Kürsü" de değildir. Nitekim İbn-i Ebi'l-İzz el-Hanefî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir :
"Allah'ın kelâmını değistiren ve Ars'ı mülkten ibâret bir sey olarak gören kimseye gelince, bu kimse Allah Teâlâ'nın su sözüne nasıl cevap verir :
Yine :"Melekler de göğün etrafında bulunurlar. O gün Rabbinin Arsını sekiz melek tasır."(Hâkka Sûresi: 17)
Ars'ı mülkten ibâret bir sey olarak kimse, "O gün (kıyâmet günü) Rabbinin mülkünü sekiz melek tasır" diyebilir mi ? Yine : "Bundan önce de O'nun mülkü suyun üzerinde idi" diyebilir mi ? Yine : "Musa -aleyhisselâm- kıyâmet günü mülkün ayaklarından birisini tutmus olacak" diyebilir mi ? Bu sözleri, ne dediğini bilen akıl sahibi birisi hiç söyler mi ?"Gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur. Bundan önce de Ars’ı su üstünde idi. Bu kâinatı yaratması sizden hanginizin daha güzel is ortaya koyacağını imtihan etmek içindir. Böyle iken sen (ey Peygamber!) onlara : "Siz, öldükten sonra elbette dirileceksiniz" ! dersen, o kâfirler (bunu haber veren Kur’ân’ı yalanlayarak): "Bu, apaçık bir büyüden baska bir sey değildir", derler."(Hûd Sûresi: 7)
"Kürsü" lafzına gelince, Allah Teâlâ onun hakkında söyle buyurmustur :
"Allah, O'ndan baska ilah olmayan, kendisini uyuklama ve uyku tutmayan, Hayy, Kayyûm’dur (her an yarattıklarını gözetendir). Göklerde ve yerde olan ancak O'nundur. O'nun izni olmadan katında sefaat edecek kimdir ? Onların islediklerini, isleyeceklerini bilir. O'nun dilediğinden baska ilminden hiçbir seyi kavrayamazlar. Kürsü'sü, gökleri ve yeri kusatmıstır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O yücedir, büyüktür."(Bakara Sûresi: 255)
Kürsü, Ars'tır diyen olmustur. Doğrusu Kürsü, Ars değildir. Nitekim bu görüs, Abdullah b. Abbas -Allah
ondan ve babasından râzı olsun- ve baskasından nakledilmistir. İbn-i Ebî eybe "Sıfetu'l-Ars" adlı kitabında, Hâkim de "el-Mustedrak" adlı kitabında söyle demislerdir : "Buhârî ve Müslim'in sartına göre olmasına rağmen tahriç etmedikleri, Saîd b. Cubeyr'in İbn-i Abbas'tan rivâyet ettiği hadis o söyle demistir :
"İbn-i Abbas'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre O, Allah Teâlâ'nın :
'Kürsü'sü, gökleri ve yeri kusatmıstır' âyeti hakkında söyle demistir :
"Kürsü" Rab Teâlâ'nın iki ayağını koyduğu yerdir. Ars ise, onun ne kadar büyük olduğunu, Allah
Teâlâ'dan baska hiç kimse bilemez."(Tahâviye Akîdesi Şerhi, sayfa: 312)
Bu hadis merfu' olarak (Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e nisbet edilerek) rivâyet edilmistir. Fakat doğrusu hadis İbn-i Abbas'a âit bir sözdür.
Ebu Zer -Allah ondan râzı olsun- söyle demistir :
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle derken isittim : Kürsü, Ars'ın yanında, yeryüzünde bir
çöle atılmıs demirden bir halka gibidir."(Tahâviye Akîdesi Şerhi, sayfa: 313)
Kürsü, seleften birden fazla kimsenin söyle demesi gibidir :
"Kürsü, Ars'ın yanında, ona çıkılan basamak (merdiven) gibidir."(Tahâviye Akîdesi Şerhi, sayfa: 313)
Değerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir :
"Bazı kimseler, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in : "Şüphesiz ki Allah Teâlâ kıyâmet günü Kürsü'sünü yere koyar" hadisini delil göstererek : Ars, Kürsü'nün tâ kendisidir, demislerdir. Yine bazı kimseler, "Allah Teâlâ'nın Kürsü'sü yani ilmi, gökleri ve yeri kusatmıstır" diyerek, Kürsü'nin ilim olduğunu iddiâ etmislerdir. Doğru olan : Kürsü, Rab Teâlâ'nın iki ayağını koyduğu yerdir. Ars ise, Rahmân Subhânehu ve Teâlâ'nın üzerine istivâ ettiği seydir. İlim ise : Âlimde bulunan bir sıfattır ki âlim, o sıfatla bilinen seyi idrâk eder. Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir."(Muhammed b. Salih el-Useymîn, "el-Kavlu'l-Mufîd erhu Kitâbi't-Tevhîd", sayfa: 393-394)