Sünnet Rasulüllah Efendimiz (sav)'ın tutunduğu yol, yaptığı, söylediği ve beğendiği olduğuna göre, bu sorunun cevabı için şunları bilmemiz yeterli olur, sanırım:
"Onun saçları omuzlarına inerdi. (Bazen) kulak yumuşağına kadar inerdi. Omuzlarına yaklaşırdı. Kulakları ile omuzları arasına ulaşırdı. Saçları ne kıvırcıktı ne de düz, ikisi arası dalgalıydı. (Bazen) kulaklarına ulaşmazdı. Toplu (gür) saçı vardı. Saçı gürdü ama omuzlarını örtecek kadar da değildi. Saçını dört betik yaptığı görülmüştü. Ehl-i Kitap saçlarını olduğu gibi sarkıtırlar, müşrikler de ikiye ayırırlardı. Rasulüllah Efendimiz (sav) emredilmediği konularda ehli kitaba uymayı yeğlerdi. Bu yüzden saçını ayırmadan sarkıttı, sonra da ikiye ayırdı ve ayırmayı emretti.” [1205] Saçı başkalarına benzememek için değişik tutmayı emrederdi. [1206] Kesilen saçın gömülmesini emredirdi. [1207] Herşey de... Hatta saçını tarama da sağdan başlamayı severdi. [1208] Sık sık saç taramayı yasaklamıştı. [1209] Kendisi de zaman zaman (aralıklı) tarardı. [1210] Saçın arkasını alıp önünü bırakmayın [1211] Ya hepsini kesin veya hepsini bırakın, buyurmuştu. [1212] Kendisi de başının ya hepsini traş eder veya hepsini bırakırdı. Bir kısmını tıraş edip, bir kısmını bıraktığı olmazdı. Hac dışında saçının tamamını tıraş ettiğine dair sahih haber yoktur. [1213] Ahmed b. Hanbel başın tamamen tıraş edilmesini son derece mekruh görürdü. Ma'mer'in de mekruh gördüğünü söylerdi ve bu konuda Hz. Ömer'in sözüne dayanırdı. Ömer (ra) bir adama:
"Eğer (başım) tıraşlı görürsem senin kafanı kırarım" demişti. [1214] Saçını çok yağlardı (iyi bakardı) [1215] Bir defasında saçı dağınık birisini görmüştü de "bu adam saçını düzeltecek bir şey bulamaz mı?" diye buyurmuşlardı. [1216] Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için saçın boyanmasını emrederdi. [1217] Görüldüğü gibi Rasûlüllah Efendimiz müslümanlardan sabit bir saç şekli istememiş ve bu konuda da başkalarına benzememeyi esas almıştır. İmdi bir kişi Rasulüllah'a benzemek maksadıyla onun uyguladığı herhangi bir saç biçimini uygularsa bu konudaki sünneti yaşamış ve sevap almış olur. Ama uygulamanın ruhunu (illetini) düşünüp şu anda İslâm'ı hatırlatan bir tıraş biçimi benimser, bir başka ifade ile saçı konusunda da gayr-i müslimlere benzemezse (Allah'u a'lem) daha güzelini yapmış olur. Çünkü niyyet sağlam olsa dahi başkalarını hatırlatan, ya da İslâm'ı hatırlatmayan bir saç biçimi, olsa olsa günah kazandırmamış olur, şeklen tebliğ sevabından mahrum kılar. [1218]
[1205] Buraya kadar verdiğimiz rivayetlerin hepsi Tabakât-ı İbn Sa'd'dan alınmıştır, bk., 1/427 vd.; İbnü'l-Kayyim, sarkıtmayı, arkaya doğru, ikiye ayırmayı da, her iki tarafı örgü olacak şekilde, diye tarif eder. Zâdü'l-Me'âd, 1/175.
[1206] Ali el-Müttakî, Kenzü11-Ummâl, Vll/124 (18303) (Taberâni’den).
[1207] age., Vll/126 (18319) (Taberâni’den).
[1208] Buharî, vudû', 31, libas, 38; Müslim, taharet, 66,68; Ebu Davûd, libas, 41; Tirmizî, cuma, 75; Nesâi, taharet, 89; İbn Mâce, taharet, 42; Müsned, Vl/94.
[1209] Ebu Dâvud, teraccül, I; Tirmizî, libas, 22; Nesâî, zinnet, 7; müsned, Vl/68.
[1210] Tirmizî, Şemail, 25.
[1211] Buharî, libas, 72; Müslim, libas, 72, I 13; Ebu Davud, teraccül, 14; Nesâî, zinet, 5; İbn Mâce, libas, 38; Müsned, VI/39.
[1212] Ali el-Müttaki, age, VI/648.
[1213] İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü'l-Me'âd, 1/175-75.
[1214] Ahmed b. Hanbel, Kitabu'l-verai, 181.
[1215] Tirmizi, şemail, 23.
[1216] Ebu Dâvud, libas, H. no. 4062.
[1217] Bu konudaki hadisler ve kaynakları için bk., Ali Nâsıf, et-Tâc, 111/173. vd.
[1218] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 468-470.
"Onun saçları omuzlarına inerdi. (Bazen) kulak yumuşağına kadar inerdi. Omuzlarına yaklaşırdı. Kulakları ile omuzları arasına ulaşırdı. Saçları ne kıvırcıktı ne de düz, ikisi arası dalgalıydı. (Bazen) kulaklarına ulaşmazdı. Toplu (gür) saçı vardı. Saçı gürdü ama omuzlarını örtecek kadar da değildi. Saçını dört betik yaptığı görülmüştü. Ehl-i Kitap saçlarını olduğu gibi sarkıtırlar, müşrikler de ikiye ayırırlardı. Rasulüllah Efendimiz (sav) emredilmediği konularda ehli kitaba uymayı yeğlerdi. Bu yüzden saçını ayırmadan sarkıttı, sonra da ikiye ayırdı ve ayırmayı emretti.” [1205] Saçı başkalarına benzememek için değişik tutmayı emrederdi. [1206] Kesilen saçın gömülmesini emredirdi. [1207] Herşey de... Hatta saçını tarama da sağdan başlamayı severdi. [1208] Sık sık saç taramayı yasaklamıştı. [1209] Kendisi de zaman zaman (aralıklı) tarardı. [1210] Saçın arkasını alıp önünü bırakmayın [1211] Ya hepsini kesin veya hepsini bırakın, buyurmuştu. [1212] Kendisi de başının ya hepsini traş eder veya hepsini bırakırdı. Bir kısmını tıraş edip, bir kısmını bıraktığı olmazdı. Hac dışında saçının tamamını tıraş ettiğine dair sahih haber yoktur. [1213] Ahmed b. Hanbel başın tamamen tıraş edilmesini son derece mekruh görürdü. Ma'mer'in de mekruh gördüğünü söylerdi ve bu konuda Hz. Ömer'in sözüne dayanırdı. Ömer (ra) bir adama:
"Eğer (başım) tıraşlı görürsem senin kafanı kırarım" demişti. [1214] Saçını çok yağlardı (iyi bakardı) [1215] Bir defasında saçı dağınık birisini görmüştü de "bu adam saçını düzeltecek bir şey bulamaz mı?" diye buyurmuşlardı. [1216] Yahudi ve Hıristiyanlara benzememek için saçın boyanmasını emrederdi. [1217] Görüldüğü gibi Rasûlüllah Efendimiz müslümanlardan sabit bir saç şekli istememiş ve bu konuda da başkalarına benzememeyi esas almıştır. İmdi bir kişi Rasulüllah'a benzemek maksadıyla onun uyguladığı herhangi bir saç biçimini uygularsa bu konudaki sünneti yaşamış ve sevap almış olur. Ama uygulamanın ruhunu (illetini) düşünüp şu anda İslâm'ı hatırlatan bir tıraş biçimi benimser, bir başka ifade ile saçı konusunda da gayr-i müslimlere benzemezse (Allah'u a'lem) daha güzelini yapmış olur. Çünkü niyyet sağlam olsa dahi başkalarını hatırlatan, ya da İslâm'ı hatırlatmayan bir saç biçimi, olsa olsa günah kazandırmamış olur, şeklen tebliğ sevabından mahrum kılar. [1218]
[1205] Buraya kadar verdiğimiz rivayetlerin hepsi Tabakât-ı İbn Sa'd'dan alınmıştır, bk., 1/427 vd.; İbnü'l-Kayyim, sarkıtmayı, arkaya doğru, ikiye ayırmayı da, her iki tarafı örgü olacak şekilde, diye tarif eder. Zâdü'l-Me'âd, 1/175.
[1206] Ali el-Müttakî, Kenzü11-Ummâl, Vll/124 (18303) (Taberâni’den).
[1207] age., Vll/126 (18319) (Taberâni’den).
[1208] Buharî, vudû', 31, libas, 38; Müslim, taharet, 66,68; Ebu Davûd, libas, 41; Tirmizî, cuma, 75; Nesâi, taharet, 89; İbn Mâce, taharet, 42; Müsned, Vl/94.
[1209] Ebu Dâvud, teraccül, I; Tirmizî, libas, 22; Nesâî, zinnet, 7; müsned, Vl/68.
[1210] Tirmizî, Şemail, 25.
[1211] Buharî, libas, 72; Müslim, libas, 72, I 13; Ebu Davud, teraccül, 14; Nesâî, zinet, 5; İbn Mâce, libas, 38; Müsned, VI/39.
[1212] Ali el-Müttaki, age, VI/648.
[1213] İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü'l-Me'âd, 1/175-75.
[1214] Ahmed b. Hanbel, Kitabu'l-verai, 181.
[1215] Tirmizi, şemail, 23.
[1216] Ebu Dâvud, libas, H. no. 4062.
[1217] Bu konudaki hadisler ve kaynakları için bk., Ali Nâsıf, et-Tâc, 111/173. vd.
[1218] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 468-470.