Kafirler İle Ticaret Yapmak
Bu bayramlarda gayri müslimlere bayramlık eşya ve maddeler satmak veya ahş-veriş yapmak üzere onların çarşılarına gitmek meselesine gelince: Daha önce değindiğiniz gibi bu konuda îmam-ı Ahmed İbn Hanbeli'ye vaktiyle şöyle bir soru soruldu; "Şam'daki hıristiyanlar tarafından kutlanan Turyabur ve Deyr-i Eyyüb gibi bayramları düşünelim. Müslümanlar bu şenliklerde bulunup çarşıda satılan koyun, sığır, un ve buğday gibi şeylerden satın alıyorlar. Sadece çarşılarda geziyorlar, yoksa onların mabedlerine girmiyorlar bu konuda ne dersin?" İmam bu soruya şu karşılığı verdi; "Müslümanlar onların mabedlerine girmedikleri, sadece çarşılarına gittikleri takdirde bunun hiç bir sakıncası yoktur" Ebu Hasan Amidi de aynı konuda şöyle diyor; "Kafirlerin bayram şenlikleri sırasında çarşılarında sattıkları mallara gelince bu çarşılara gitmenin hiç bir sakıncası yoktur. Ahmed İbn Hanbel'inin bu görüşte olduğu Muhanna tarafından rivayet ediliyor. Yasak olan hareket, müslümanla-rın bu bayramlarda kafirlerin mabedlerine ve kiliselerine gitmeleridir. Yoksa pazarlarında satılan mallarına müşteri olmaları değildir".
Ahmed İbn Hanbelİ'nin bu sözleri, bu çarşılara mutlak anlamda, yani hem müşteri ve hem de satıcı olarak katılmayı caiz gördüğü şeklinde yorumlanabilir. Çünkü O "Müslümanlar, onların mabedlerine girmedikleri, sadece çarşılarına gittikleri takdirde bunun sakıncası yoktur" diyor. Bu ifade hem satıcıyı ve hem de müşteriyi kapsamına alır niteliktedir.
Diğer ve daha güçlü görülen bir ihtimal onun, sadece müşteri sıfatı ile bu çarşılara katılmaya izin vermiş ve oralarda mal satmayı bu izin kapsamına almamış olmasıdır. Çünkü soruyu soran kimse kendisine kafirlerin bayram şenlikleri sırasında kurdukları pazarlara müslümanlann katılıp katılamayacaklarını sormuş ve maksadının sadece bu noktayı öğrenmek olduğunu, sorusunun son cümlesindeki "Onların mabedlerine girmeksizin sadece mal satın alırlar" şeklindeki ifadesi ile açıkça belirtmiştir. Sorunun sahibi olan Muhanna b. Yahya Sami'nin yetkili bir fıkıh bilgini olduğunu da göz önüne almak gerekir.
Bizim anladığımız kadarı ile-ki doğrusunu Allah bilir- sorunun sahibi olan Muhenna kafirlerin bayramlarına katılmayı yasaklayan delilleri işitmiş ve bunun üzerine Ahmed İbn Hanbeli'den bu şenlikler dolayısıyla kurulan alış-veriş pazarlarına gidip bir şeyler satın almanın bu bayramalara katılmak gibi sayılıp s ayım ayacağını öğrenmek istemiş, İmam da bu çarşılara gitmenin serbest olduğunu söylemiştir. Yani Muhenna, Hanbeli'ye müslümanın bu çarşılarda kafirlere mal satıp satmayacağını sorusunda söz konusu etmemiştir. Bunun sebebi bunun birşeyi öğrenmek gereği duymamış olması da olabilir.
Öte yandan Ebu Hasan Amidi'nin sözleri de bu yorumların her ikisine elverişlidir. Fakat daha geçerli ihtimal, onun bu çarşılarda mal satmayı da serbest saymış olmasıdır. Çünkü O, "Müslümanlara yasak olan şey, kafirlerin mabedlerine veya kiliselerine gitmektir" diyor.
Şunu hemen vurguluyalım ki, Ahmed İbn Hanbelİ'nin dediği gibi bu şenlikler sırasında kurulan pazarlara gitmek ve mabedlerde düzenlenen törenlere katılmaksızın oralardan mal satın almak, sakıncasız ve caizdir. Çünkü burada ne günah bir davranışa katılmak ve ne de günaha yardakçılık etmek söz konusudur. Sebebine gelince kafirlerden mal satın almak aslında caizdir ve günaha yardakçılık anlamı taşımaz. Tersine böylelikle onların dindaşları tarafından satın alınınca kötülüğe alet edileceği açık olan malların bir kısmı günah yolunda kullanılmaktan kurtarılmaktadır. Buna göre onlardan mal almak bu yönü ile kötülüğü azaltıcı bir nitelik taşır.
Ayrıca İslam'ın ilk yıllarında cahiliye geleneğinin devamı olarak kurulan bazı pazarlardan müslümanlann alış-veriş yaptıklarım, hatta Rasulullah'ın (s.a.v.) de bu pazarların bazılarına katıldığını biliyoruz. Bu pazarların bir kısmı hacc mevsimi sırasında ve bir kısmı da batıl cahiliye bayramları vesilesi ile kuruluyordu.
Ayrıca şu da var. Çoğunlukla karşılaştığımız durum, çarşılarda günah işlemek için kullanılabilecek olan malların satıldığı gerçeğidir. Mesela bir müslüman düşünelim ki, masum bir kimseyi öldürmek için silah veya alkollü içki hazırlamak için meyva suyu satılan bir çarşıya gidip bu mallara müşteri olmuştur. Bu alış-veriş sakıncalı olmak bir yana, iyi bir şeydir. Çünkü bu malların normal alıcıları gayri müslimlerdir ve İslam'iyet onlara bu konuda serbestlik tanımıştır.
Bu arada bir müslümanın mal satın almak amacı ile kafir ülkelere gitmesi dinimizde caizdir. Bilindiği gibi Ebu Bekir (Allah ondan razı olsun) Rasulullah (s.a.v.) zamanında o sırada kafirlerin elinde olan Şama'a giderek oradan mal satın almıştır. Ömer tarafından da bu ticaretin serbest olduğunu belirten bir hadis rivayet edilmiştir. Hakkında daha başka Hadis'lerin de bulunduğu bu konu bu kitabın başka yerinde daha detaylı bir biçimde incelenecektir. Açıktır ki, müslümanların mal almalarının serbest bırakıldığı bu kafir ülkelerin çarşılarında, günah yolunda kullanılabilecek çeşitli mallar satılmaktadır.
Bunun yanında müslüman tüccarların kafirlere, söz konusu bayram şenliklerinde kullandıkları yiyecek, elbise ve koku maddeleri gibi mallar satmalarına veya böyle şeyleri müslümanların kafirlere hediye etmelerine gelince böyle bir hareket, bir anlamda, kafirlere bayram olan bayramlarını kutlama konusunda destek olmak demektir. Burada gözetilmesi gereken temel perensip şudur: Kafirlere alkollü içki hazırlamak üzere üzüm veya meyva suyu satmak caiz değildir. Yine onlara müslümanlara karşı kullancaklan silahlar da satılamaz.
Ömer'in (r.a.) müslüman olduktan sonra Mekke'de oturan, müşrik kardeşine ipekten yapılmış bir kat elbise hediye etmesi, kafirlere ipek satılabileceğini gösterir. Bu yüzden iki çelişik rivayetin daha doğru olanına göre alkollü içki kullanmak asla caiz değildir. Çünkü ipek genel anlamda mubahtır, fakat çok miktarda kullanılması insanların bir kısmına (erkeklere) haram kılınmıştır. Bununla birlikte aslında gerek ipek işlemeciliği ve gerekse ticareti caizdir. İşte bu konudaki çoğunlukla hakkında yanılgıya düşülen temel perensip budur.
Eğer Ahmed'in yukarıdaki sözlerinin ilk yorumu olarak "kafirlere bayramlık eşya satmayı mubah sayıyor" denirse bilmek gerekir ki, İmam Ahmed'den kafir ülkelere böyle mallar ihraç etmekle ilgili iki çelik görüş nakledilmiştir. Bu tip malları bayramlarında kafirlere satmanın, onları kafir ülkelere ihraç etmek gibi olacağı söylenebilir. Oysa kafirlerin bayram şenliklerinde kullanılacak elbise ve yiyecek maddelerini kafir ülkelere ihraç etmek, onlara dinlerinde destekçi olmaktır. Kafirlere bu tip malları ihraç etmemiz yasaklandığına göre kendi ülkemizde onlara bu tip mallar satmamız haydi haydi yasak olur. İmam-ı Ahmed'în ortaya koyduğu temel prensiplerin çoğu ve bir çok sözleri böyle bir satışı yasak saymasını gerektiriyor. Fakat acaba bu yasak, bu işi haram saydığı anlamına mı, yoksa bundan kaçınılmasının daha iyi olacağını düşündüğü anlamına mı geliyor? Bu konuda karar vermek için aşağıdaki inceleme yazısını okumalıyız. Görülebileceği gibi bu inceleme yazısının yazan olan Abdülmelik Habib[6] bu tip satışların mekruh olduğu hususunda alimler arasında görüş birliği olduğunu ve İmam-ı Maliki'nin bu işi haram saydığını açıkça belirtmektedir. Abdülmelik b. Habib, "Vazıha" adlı eserden aldığımız bu incelemesinde şöyle diyor:
"Hıristiyanların İsa (a.s.), haç, saygı gösterdikleri eski din büyükleri ve azizleri adına kestikleri kurbanlar da böyledir. Gerek İmam-ı Malik ve gerekse diğer imamlar bu tip kurbanların etinin yenmesini mekruh saydılar. Biz de bu görüşteyiz. Bu tip kurbanların etleri Kur'an'daki
"Allah'tan başkası için kesilen kurbanlar" (Bakara: 2/173) yasağının kapsamına benzemektir. Doğrudan doğruya bu ayet'in kapsamına giren etler, kafirlerin taptıkları putlar adına kestikleri kurbanların etleridir.
Bazı alimler -hıristiyanlar tarafından boğazlanan hayvanların etlerini yemeyi Allah bize helal kıldı- diyerek bu meseleyi hafif görmüşler, üzerinde fazla durmamışlardır. Oysa bu görüşü ileri sürenler dayanak olarak ileri sürdükleri serbestiyi, yani kafirlerin kestikleri hayvanların etlerini yiyebileceğimiz serbestisini bize nakledenlerin ne söylediklerini ye neyi kasdettiklerini biliyorlar. Bu serbestliği İbn-i Vehb, İbn-i Abbas'dan, Ubade b. Samit'ten, Ebu Der-da'dan,[7] Süleyman b. Yesar'dan, Ömer b. Abdülaziz'den, îbn-i Şihab'dan, Rebİa b. Abdurrahman'dan, [8]Yahya b. Sa-id'den, [9] Mekhul'den[10] ve Ata'dan rivayet ediyor.
Kafirlerin gerek bayramları dolayısıyla gerek azizleri gerek ölüleri ve gerekse kiliseleri için kestikleri kurbanların etlerinden yememek daha doğrudur. Üstelik bu etleri yemenin diğer bir sakıncası, böylece onların müşrikliklerine saygı gösterilmiş olmasıdır.
Nitekim Said Muafiri,[11]İmam-ı Malik'e hıri s uyanların ölüleri için hazırlayıp dağıttıkları yemeklerden müslümanın yiyip yiyemeyeceğini sordu ve Maliki'd.en şu cevabı aldı: Müslümanlar, hıristiyanların dağıttıkları bu yemeklerden yememelidir. Çünkü bu yemekler müşrikliğe saygı gösterme amacı ile hazırlanıp dağıtılır ve bu yönleri ile kafirlerin bayramları sırasında ve kiliseleri için kestikleri kurbanlara benzerler. [12]
ibnteymiyye külliyatı
Bu bayramlarda gayri müslimlere bayramlık eşya ve maddeler satmak veya ahş-veriş yapmak üzere onların çarşılarına gitmek meselesine gelince: Daha önce değindiğiniz gibi bu konuda îmam-ı Ahmed İbn Hanbeli'ye vaktiyle şöyle bir soru soruldu; "Şam'daki hıristiyanlar tarafından kutlanan Turyabur ve Deyr-i Eyyüb gibi bayramları düşünelim. Müslümanlar bu şenliklerde bulunup çarşıda satılan koyun, sığır, un ve buğday gibi şeylerden satın alıyorlar. Sadece çarşılarda geziyorlar, yoksa onların mabedlerine girmiyorlar bu konuda ne dersin?" İmam bu soruya şu karşılığı verdi; "Müslümanlar onların mabedlerine girmedikleri, sadece çarşılarına gittikleri takdirde bunun hiç bir sakıncası yoktur" Ebu Hasan Amidi de aynı konuda şöyle diyor; "Kafirlerin bayram şenlikleri sırasında çarşılarında sattıkları mallara gelince bu çarşılara gitmenin hiç bir sakıncası yoktur. Ahmed İbn Hanbel'inin bu görüşte olduğu Muhanna tarafından rivayet ediliyor. Yasak olan hareket, müslümanla-rın bu bayramlarda kafirlerin mabedlerine ve kiliselerine gitmeleridir. Yoksa pazarlarında satılan mallarına müşteri olmaları değildir".
Ahmed İbn Hanbelİ'nin bu sözleri, bu çarşılara mutlak anlamda, yani hem müşteri ve hem de satıcı olarak katılmayı caiz gördüğü şeklinde yorumlanabilir. Çünkü O "Müslümanlar, onların mabedlerine girmedikleri, sadece çarşılarına gittikleri takdirde bunun sakıncası yoktur" diyor. Bu ifade hem satıcıyı ve hem de müşteriyi kapsamına alır niteliktedir.
Diğer ve daha güçlü görülen bir ihtimal onun, sadece müşteri sıfatı ile bu çarşılara katılmaya izin vermiş ve oralarda mal satmayı bu izin kapsamına almamış olmasıdır. Çünkü soruyu soran kimse kendisine kafirlerin bayram şenlikleri sırasında kurdukları pazarlara müslümanlann katılıp katılamayacaklarını sormuş ve maksadının sadece bu noktayı öğrenmek olduğunu, sorusunun son cümlesindeki "Onların mabedlerine girmeksizin sadece mal satın alırlar" şeklindeki ifadesi ile açıkça belirtmiştir. Sorunun sahibi olan Muhanna b. Yahya Sami'nin yetkili bir fıkıh bilgini olduğunu da göz önüne almak gerekir.
Bizim anladığımız kadarı ile-ki doğrusunu Allah bilir- sorunun sahibi olan Muhenna kafirlerin bayramlarına katılmayı yasaklayan delilleri işitmiş ve bunun üzerine Ahmed İbn Hanbeli'den bu şenlikler dolayısıyla kurulan alış-veriş pazarlarına gidip bir şeyler satın almanın bu bayramalara katılmak gibi sayılıp s ayım ayacağını öğrenmek istemiş, İmam da bu çarşılara gitmenin serbest olduğunu söylemiştir. Yani Muhenna, Hanbeli'ye müslümanın bu çarşılarda kafirlere mal satıp satmayacağını sorusunda söz konusu etmemiştir. Bunun sebebi bunun birşeyi öğrenmek gereği duymamış olması da olabilir.
Öte yandan Ebu Hasan Amidi'nin sözleri de bu yorumların her ikisine elverişlidir. Fakat daha geçerli ihtimal, onun bu çarşılarda mal satmayı da serbest saymış olmasıdır. Çünkü O, "Müslümanlara yasak olan şey, kafirlerin mabedlerine veya kiliselerine gitmektir" diyor.
Şunu hemen vurguluyalım ki, Ahmed İbn Hanbelİ'nin dediği gibi bu şenlikler sırasında kurulan pazarlara gitmek ve mabedlerde düzenlenen törenlere katılmaksızın oralardan mal satın almak, sakıncasız ve caizdir. Çünkü burada ne günah bir davranışa katılmak ve ne de günaha yardakçılık etmek söz konusudur. Sebebine gelince kafirlerden mal satın almak aslında caizdir ve günaha yardakçılık anlamı taşımaz. Tersine böylelikle onların dindaşları tarafından satın alınınca kötülüğe alet edileceği açık olan malların bir kısmı günah yolunda kullanılmaktan kurtarılmaktadır. Buna göre onlardan mal almak bu yönü ile kötülüğü azaltıcı bir nitelik taşır.
Ayrıca İslam'ın ilk yıllarında cahiliye geleneğinin devamı olarak kurulan bazı pazarlardan müslümanlann alış-veriş yaptıklarım, hatta Rasulullah'ın (s.a.v.) de bu pazarların bazılarına katıldığını biliyoruz. Bu pazarların bir kısmı hacc mevsimi sırasında ve bir kısmı da batıl cahiliye bayramları vesilesi ile kuruluyordu.
Ayrıca şu da var. Çoğunlukla karşılaştığımız durum, çarşılarda günah işlemek için kullanılabilecek olan malların satıldığı gerçeğidir. Mesela bir müslüman düşünelim ki, masum bir kimseyi öldürmek için silah veya alkollü içki hazırlamak için meyva suyu satılan bir çarşıya gidip bu mallara müşteri olmuştur. Bu alış-veriş sakıncalı olmak bir yana, iyi bir şeydir. Çünkü bu malların normal alıcıları gayri müslimlerdir ve İslam'iyet onlara bu konuda serbestlik tanımıştır.
Bu arada bir müslümanın mal satın almak amacı ile kafir ülkelere gitmesi dinimizde caizdir. Bilindiği gibi Ebu Bekir (Allah ondan razı olsun) Rasulullah (s.a.v.) zamanında o sırada kafirlerin elinde olan Şama'a giderek oradan mal satın almıştır. Ömer tarafından da bu ticaretin serbest olduğunu belirten bir hadis rivayet edilmiştir. Hakkında daha başka Hadis'lerin de bulunduğu bu konu bu kitabın başka yerinde daha detaylı bir biçimde incelenecektir. Açıktır ki, müslümanların mal almalarının serbest bırakıldığı bu kafir ülkelerin çarşılarında, günah yolunda kullanılabilecek çeşitli mallar satılmaktadır.
Bunun yanında müslüman tüccarların kafirlere, söz konusu bayram şenliklerinde kullandıkları yiyecek, elbise ve koku maddeleri gibi mallar satmalarına veya böyle şeyleri müslümanların kafirlere hediye etmelerine gelince böyle bir hareket, bir anlamda, kafirlere bayram olan bayramlarını kutlama konusunda destek olmak demektir. Burada gözetilmesi gereken temel perensip şudur: Kafirlere alkollü içki hazırlamak üzere üzüm veya meyva suyu satmak caiz değildir. Yine onlara müslümanlara karşı kullancaklan silahlar da satılamaz.
Ömer'in (r.a.) müslüman olduktan sonra Mekke'de oturan, müşrik kardeşine ipekten yapılmış bir kat elbise hediye etmesi, kafirlere ipek satılabileceğini gösterir. Bu yüzden iki çelişik rivayetin daha doğru olanına göre alkollü içki kullanmak asla caiz değildir. Çünkü ipek genel anlamda mubahtır, fakat çok miktarda kullanılması insanların bir kısmına (erkeklere) haram kılınmıştır. Bununla birlikte aslında gerek ipek işlemeciliği ve gerekse ticareti caizdir. İşte bu konudaki çoğunlukla hakkında yanılgıya düşülen temel perensip budur.
Eğer Ahmed'in yukarıdaki sözlerinin ilk yorumu olarak "kafirlere bayramlık eşya satmayı mubah sayıyor" denirse bilmek gerekir ki, İmam Ahmed'den kafir ülkelere böyle mallar ihraç etmekle ilgili iki çelik görüş nakledilmiştir. Bu tip malları bayramlarında kafirlere satmanın, onları kafir ülkelere ihraç etmek gibi olacağı söylenebilir. Oysa kafirlerin bayram şenliklerinde kullanılacak elbise ve yiyecek maddelerini kafir ülkelere ihraç etmek, onlara dinlerinde destekçi olmaktır. Kafirlere bu tip malları ihraç etmemiz yasaklandığına göre kendi ülkemizde onlara bu tip mallar satmamız haydi haydi yasak olur. İmam-ı Ahmed'în ortaya koyduğu temel prensiplerin çoğu ve bir çok sözleri böyle bir satışı yasak saymasını gerektiriyor. Fakat acaba bu yasak, bu işi haram saydığı anlamına mı, yoksa bundan kaçınılmasının daha iyi olacağını düşündüğü anlamına mı geliyor? Bu konuda karar vermek için aşağıdaki inceleme yazısını okumalıyız. Görülebileceği gibi bu inceleme yazısının yazan olan Abdülmelik Habib[6] bu tip satışların mekruh olduğu hususunda alimler arasında görüş birliği olduğunu ve İmam-ı Maliki'nin bu işi haram saydığını açıkça belirtmektedir. Abdülmelik b. Habib, "Vazıha" adlı eserden aldığımız bu incelemesinde şöyle diyor:
"Hıristiyanların İsa (a.s.), haç, saygı gösterdikleri eski din büyükleri ve azizleri adına kestikleri kurbanlar da böyledir. Gerek İmam-ı Malik ve gerekse diğer imamlar bu tip kurbanların etinin yenmesini mekruh saydılar. Biz de bu görüşteyiz. Bu tip kurbanların etleri Kur'an'daki
"Allah'tan başkası için kesilen kurbanlar" (Bakara: 2/173) yasağının kapsamına benzemektir. Doğrudan doğruya bu ayet'in kapsamına giren etler, kafirlerin taptıkları putlar adına kestikleri kurbanların etleridir.
Bazı alimler -hıristiyanlar tarafından boğazlanan hayvanların etlerini yemeyi Allah bize helal kıldı- diyerek bu meseleyi hafif görmüşler, üzerinde fazla durmamışlardır. Oysa bu görüşü ileri sürenler dayanak olarak ileri sürdükleri serbestiyi, yani kafirlerin kestikleri hayvanların etlerini yiyebileceğimiz serbestisini bize nakledenlerin ne söylediklerini ye neyi kasdettiklerini biliyorlar. Bu serbestliği İbn-i Vehb, İbn-i Abbas'dan, Ubade b. Samit'ten, Ebu Der-da'dan,[7] Süleyman b. Yesar'dan, Ömer b. Abdülaziz'den, îbn-i Şihab'dan, Rebİa b. Abdurrahman'dan, [8]Yahya b. Sa-id'den, [9] Mekhul'den[10] ve Ata'dan rivayet ediyor.
Kafirlerin gerek bayramları dolayısıyla gerek azizleri gerek ölüleri ve gerekse kiliseleri için kestikleri kurbanların etlerinden yememek daha doğrudur. Üstelik bu etleri yemenin diğer bir sakıncası, böylece onların müşrikliklerine saygı gösterilmiş olmasıdır.
Nitekim Said Muafiri,[11]İmam-ı Malik'e hıri s uyanların ölüleri için hazırlayıp dağıttıkları yemeklerden müslümanın yiyip yiyemeyeceğini sordu ve Maliki'd.en şu cevabı aldı: Müslümanlar, hıristiyanların dağıttıkları bu yemeklerden yememelidir. Çünkü bu yemekler müşrikliğe saygı gösterme amacı ile hazırlanıp dağıtılır ve bu yönleri ile kafirlerin bayramları sırasında ve kiliseleri için kestikleri kurbanlara benzerler. [12]
ibnteymiyye külliyatı