Kuran konusunda şöyle bir düşünçe
kapladı beni.Allah her müslümanım diyene bir kuran verse ve yeni
müslüman olduğu için içi bomboş olsa,her öğrendiği ayet otomatikman
yazılsa,;Abdest mi öğrendi;maide 6. ayet yazılsa Allahın güçlü kuvvetli
olduğunumu öğrendi Aziz ve Kadir’mi bildi? O ayetlerde yazılmış olsa.
Ve mümin kendi kitabına baksa .Acaba defter mi yoksa kitap mı? içinde
rum’un , Ankebut’unLokman’ın , Bakara’nın, Ali İmran’ınhiç bir çizginin
olmadıgı kitaba sarılıp,işte ben bunun müdaafiyim demesinin anlamı yok
geldi bana. Ve Kuran’ı öğrenmek gerektigini böyle bir başlangıçla
bugün buldum.
Öğrendiğim ayetler kitabıma yazılı olacaktı.Öğrenmek demek ,o diyaloğ
kurdugum bilginin hayatıma yön vermesi demekti.Kitabımda Alak suresi
varsa ben onu ögrenmişsem hayatımın bir bölümünü o düzenleyecekti. Eğer
hayatımda düzenlenecek bir bölümle ilgili değilse niye öğrenecektim?
Mesela,bir kadın dikiş makinasından habersizse bütün dikişleri eliyle
dikiyorsa , sonra biz ona modern bir dikiş makinası hediye etsek ve
sonra her hareketini maharetini öğrense ,hatta komşulara öğretecek kadar
öğrense ve bundan para da kazansa ,ama sonunda kendi dikişini yine
kendi eliyle dikse sanki öğrenmemiş demek degil mi? Biz de Kuran’ ı
öğrensek ,başkalarına aktarsak ,hatta bundan para kazansak ama sonra da
hayatımızın o ayetlerle değişecek, düzenlenecek ayarlanacak
bölümlerinde, sanki o ayetler yokmuş gibi eski bildigimiz modelle
hayatımızı düzenliyorsak, sanki Kuranı öğrenmemişizdir.
İşte Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin de öyle olduğunu anladım.Gelen
ayetleri okuyor ,okuduğu ayetleri özümsemiş oluyordu.Bunlarla amel
ediyor ve başkalarına duyuruyordu.Onlarında< yapması için gayret
sarfediyordu.müslümn bu öğrendiklerini kendi planında uygulayıcı,
başkaşarı planında daduyurucu olacaktır.
Bu noktadan hareketle Kurandan bir sureninveya bir ayetin veya bir
bölümün ögrenilmesi için , o sure , ayet veya bölümün konumunun
belirlenmesi inandım: yani zaman ve mekan boyutlarının öğrenilmesi .
Kuran’ın o biriminin hangi zaman ve mekanda geldiğini müslümanları
nereye götürmeyi hedeflediğini ve Kur’anda nereye konulduğunu
öğrenecektim.Kitap eğer ilk defa bana bağımsız olarak indirilmiş
olsaydı, bu konuları rahat çözecektim.yani bu kitap benimdi ve
istediğimi kitapla istediğim gibi ayarlayabilecektim. Ama benden önce
birilerine gelmişti.ve Peygamberim buun ilk muhatabı olarak varlıgını
kıyamete kadar sürdürecekti. bende bir ayet ya da ayet gurubu veya
surenin öğrenilmesinde ilgili ayetlere müracat etme gereğine inanıyorum
Bunun yanında ilk muhatap Rasulullah’a danışacaktım. Çünkü O bu konuda
ilk bilen , en iyi bilen en güzel ilk anlayandı. Buna
inanıyordum.Böylece sözkonusu ayetler ve hadisler anlayış sahibi
olmamda sınır çizecekti.
Ayrıca üçüncü aşama olarak da sahabeden günümüze kadar ki dönemlerde
daha önce vefat etmiş veya halen yaşamakta olan yazılı ve sözlü
kaynaklara da müracat edecektim.O ayetin ya da surenin öğrenilmesinde
onlardan gelen söz, fikir ve açıklamalar da benim için önemliydi. ama
ilk iki maddede söylediğim ayetlerin ve hadislerin çemberi ve çerçevesi
benim için bağlayıcı ve sınırlayıcı olmuştur.
Mesela, Tebbet Suresini öğreneceksem ,ilgili olan ayetlere başvurmak
gerekliydi.
Þuara suresi 214. ayette “yakın akrabanı uyar ” veya Bakara suresi 27.
ayette veya Gaşiye suresinin 4. ayetinde konuyu bütünleyen diğer
ayetler olduğunu bilmek gerekti.Müzzemmil suresinin 20.ayeti de dolaylı
da olsa konuyla ilgiliydi. Demek ki ben namazda Tebbet ‘i
okuyabilecektim.bunların sınırları içinde sahabeden günümüze kadar
Tebetle ilgili görüş ,fikir ve beyanlara da müracat ederken birisi ,
“Ebu Leheb gibi tavır takınanların da sonu hüsrandır ” diyorsa ,bunu da
dinleyecektim.Ama bir başkası o sınırın dışına çıkarak énamazda ulvi
ayetler okunmalı ,Tebbet gibi Ebu Leheb’ten sözeden ayetler okunmaz
diyorsa “osınırın dışında oldugu için ona iltifat etmeyecektim. İşte bu
bana Kuran’ı tanıtacak yolun ilk noktası idi.Allahın benden istediğini
ve bunun ferty planında Hz Peygamberden, toplum planıda saqhabeden
uygulamasını ögrenmeye böylece başladım: Bu Kuranla beraberlik,kuranda
bir tek konunun oldugunu açıkladı bana . Yani kulluk konusu .Ancak
kur’an bunu üç aşamada işlemiş.
1-Kime kulluk ,yani Allah ;kim, nasıl, nedir ?
2-Nasıl bir kulluk ister Allah bizden ?Bunu da iki aşamalı olarak işler
Kur’an
a) kulluk birimleri : Sabretme ,şükretme , cihat etme, namaz…
b) Örnek kullar Sabret Nuh gibi, tevbe et Adem gibi…
3- Niçin kul olacağım ?Þöyle bir kulluk sana cennet kazandıracak
,böylesi cehennem…
Bunların genel teorik bilgiler oldugunu ifade etmek istiyorum . Ben ne
yapmaya çalıştım.Pratik olarak ifade edersem yılda 20-25 Kur’an
sayfasını kendime din olarak seçtim.Her yıl bu kadar artsın istedim.Bu
miktar ömür boyu sürecek bir program gereği ise
Bakara dan başlamadını istedim,ama bir başkadının eğitimi anlamında
ise bir başka sureden başlamasını da öngörebildim,yani Kur’an’ı bir
uçtan bir uça bir çubuk gibi görmedim.Bir hadis ile Felak ve nas tan
sonra tekrar Fatihaya dönülmesi gerektiğine inandığımdan sanki çember
gibi bir gerçeğin herhangi bir noktasından başlayıp devam etmeden yana
oldum.Bu bölümün en az 20-25 sayfalık -”Ki bana göre eğitimde bir yıl
ancak bu kadar hafta ediyordu “-miktara adepte ediyorduk kendimizi.Bu
bölümlerin haftada bir sayfa kur’an öğrenilmesi şeklinde proglanmasını
gerçekleştirdim. bir sayfayı , yerine göre on ayeti veya sure hesabı
bir kısa sureyi en az iki üç tefsirden yararlanarak”acaba benden önce
nasıl anlaşılmış”diyerek Rabbimin bana ne dediğini anlamaya çalıştım.
Yani benden önce de duyanların daha detaylı Kur!an tanımlarıyla rbbimin
Kur’anda bana bildirdiğini anlamaya çalıştım. Değilse öncekiler
Kuran’ı nasıl uyguladılarsa ,ben de onlar gibi olacağım değildi meselem
. Zira Kuran bana bunu öğütlemedi.
Kur’an dan öğrendiğim bilgileri o hafta gündemde tutmaya
çalıştım.Mesela Nebe suresini önce Elmalılı dan okumaya çalıştım.Sebebi
türkçesi güzel bende türkçe düşünen birisi olarak Türkçe düşünenlere
anlatacaktım.Vebu güne kadar ki efsirlerin kendince bir özeti idi.
Sonra türkçeye kazandırılan, kendine özgü yapısı nedeniyle Tefhimül
Kuran’a müracat ettim.Ayrıca güçüm ve zasmanım oranında diğer
tefsirlerede müracat edip topladığım bilgileri ,tanıdık-tanımadık
Kuran2ı bilen yada bilmeyen insanlara aktardım.Çünkü Kuran nasıl
istenirse öyle anlaşılsın denilen bir kitap değildi.Kendimi bilenler
vasıtasıyla kontrol ettim, bilmeyenler benim kadar anlasın diye gayret
ettim. Bu bana göre Kur’an’ın ikinci pratiği idi.
1-Onunla diyalog kurmak ,okumak ,uygulamaya, yaşamaya yönelik anlamaya
çalışmak.
2-O’nu başkalarına tanıtmaktır.
Kur’an’ın nasıl yaşanacağı konusudaki ilk pratik ,her hafta bir sayfa
Kur an’la birlikte Kur’an anlattığım insanlara birkaç hadis duyuma
şeklinde oldu. İslam dininin realizm olmadığı gerçeğinden hareketle, o
ayetlar bana yük yüklüyordu. Mesela bir akşamüstü arkadaşınıza ‘güneş
battımı bakar mısın ‘desenizo da battı derken gülümsediği için
işkillenseniz,kalk bir de sen bak diye bir başkasını gönderseniz, o da
deseki ‘ğüneş batmış’Eğer biz realist insanlarsak güneşin battıgını
anlamış ve bu gerçekle doymuş oluruz.
Ama biz müslüman isek o bize yük yükleyecekti. Yani ey müslüman, ‘
akşam vakti’ namazın zamanı girdi, ya da oruçlu isen ‘ iftar et ‘
anlamına gelecekti. İşte bende Kur’ an’ dan öğrendiklerimin bana yük
yüklediğini anlamaya çalışırken, okurken, Rabbım bana ne dedi?
Evet,benden önce duyanlar, bilenler ne anlamışlarsa müracaat ediyordum.
Ama ” onlar vasıtasıyla anladığım kitap bana ne diyor?” bölümü
önemliydi.Mesela nebe suresindeki ( önceden müracaat ettiğim kitaplarda )
MUÃ�İRAT kelimesinin ‘ yağmur’ anlamında olduğuna dair sayfalarca
açıklamalar yapılmışsa, ve ben o kelimenin ‘ bulut’ olduğunu, ‘ yağmur
yağacak’ olduğunu anlamışsam artık öylece anlatıtor ya da Rabbime öylece
kulluk olduğunu öğrenmiş oluyordum.
Özetle tekrar edecek olursam; Kur’ an Rabbimin bana gönderdiği
mesajdır. Bunu benden önce Peygamber’im öğrenmiş, anlamış ve insanlara
öğretmiş. O’ nun öğrettiklerinin esasına göre tefsirde ki hadisleri
kastetmiyorum. Peygamberi bir düşünceyi, O’ nunla beraber, O’ nun
düşüncesi yardımıyla öğrenmiş bulunuyorum. Ayrıca Arapçayı, sebebi
nüzulu, söz konusu öğrenmeye çalıştığım Kur’an ‘ın ayetleriyle ilgi
kurabilecek diğer ayetleri benden iyi bilen insanlara sorarak
öğrendiğimde ” ben ne yapmalıyım, bugünüme, yarınıma nasıl yön
vermeliyim..?” konusunu anlamaya çalıştım.Ama hep şöyle bir dertle
karşılaştım; bunları anlatırken. Bazı ayetler senden birşey isteyince ”
görmüyoruz ki sen onları uygulayasın- içki, zina, faiz gibi şeyleri
kastetmeye çalışıyorlar. – Kur’ an’ da ki kimi ayetler ya da islamdaki
kimi emirler iki- üç saniyede bitiveriyor, selam gibi. Abdest alma beş
dakikalıktır. Bazıları namaz gibi daha uzun sürelidir. Ama , ” evlat
yetiştir” , ” toplum kur” gibi daha uzun ömürlü işlere başlamak yeterli
olacaktır.
Mesela birine namaz kıl dendiğinde o tuvalete gidiyorsa kapısını
depiklemenin ( tekmelemenin) anlamı yoktur. Ben sana namaz kıl dedim,
senin burada ne işin var dememeli. Çünkü o, artık namaz kılmaya
başlamıştır ( Taharet). Ben de öğrendiğim ayetleri uygulamaya
başlamışsam, artık ne zaman biter, yahut ta ben mi önce biterim?
bilemiyorum. Teşekkür ederim.
S.Bakırcı / Kuran Sempozyumu
kapladı beni.Allah her müslümanım diyene bir kuran verse ve yeni
müslüman olduğu için içi bomboş olsa,her öğrendiği ayet otomatikman
yazılsa,;Abdest mi öğrendi;maide 6. ayet yazılsa Allahın güçlü kuvvetli
olduğunumu öğrendi Aziz ve Kadir’mi bildi? O ayetlerde yazılmış olsa.
Ve mümin kendi kitabına baksa .Acaba defter mi yoksa kitap mı? içinde
rum’un , Ankebut’unLokman’ın , Bakara’nın, Ali İmran’ınhiç bir çizginin
olmadıgı kitaba sarılıp,işte ben bunun müdaafiyim demesinin anlamı yok
geldi bana. Ve Kuran’ı öğrenmek gerektigini böyle bir başlangıçla
bugün buldum.
Öğrendiğim ayetler kitabıma yazılı olacaktı.Öğrenmek demek ,o diyaloğ
kurdugum bilginin hayatıma yön vermesi demekti.Kitabımda Alak suresi
varsa ben onu ögrenmişsem hayatımın bir bölümünü o düzenleyecekti. Eğer
hayatımda düzenlenecek bir bölümle ilgili değilse niye öğrenecektim?
Mesela,bir kadın dikiş makinasından habersizse bütün dikişleri eliyle
dikiyorsa , sonra biz ona modern bir dikiş makinası hediye etsek ve
sonra her hareketini maharetini öğrense ,hatta komşulara öğretecek kadar
öğrense ve bundan para da kazansa ,ama sonunda kendi dikişini yine
kendi eliyle dikse sanki öğrenmemiş demek degil mi? Biz de Kuran’ ı
öğrensek ,başkalarına aktarsak ,hatta bundan para kazansak ama sonra da
hayatımızın o ayetlerle değişecek, düzenlenecek ayarlanacak
bölümlerinde, sanki o ayetler yokmuş gibi eski bildigimiz modelle
hayatımızı düzenliyorsak, sanki Kuranı öğrenmemişizdir.
İşte Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin de öyle olduğunu anladım.Gelen
ayetleri okuyor ,okuduğu ayetleri özümsemiş oluyordu.Bunlarla amel
ediyor ve başkalarına duyuruyordu.Onlarında< yapması için gayret
sarfediyordu.müslümn bu öğrendiklerini kendi planında uygulayıcı,
başkaşarı planında daduyurucu olacaktır.
Bu noktadan hareketle Kurandan bir sureninveya bir ayetin veya bir
bölümün ögrenilmesi için , o sure , ayet veya bölümün konumunun
belirlenmesi inandım: yani zaman ve mekan boyutlarının öğrenilmesi .
Kuran’ın o biriminin hangi zaman ve mekanda geldiğini müslümanları
nereye götürmeyi hedeflediğini ve Kur’anda nereye konulduğunu
öğrenecektim.Kitap eğer ilk defa bana bağımsız olarak indirilmiş
olsaydı, bu konuları rahat çözecektim.yani bu kitap benimdi ve
istediğimi kitapla istediğim gibi ayarlayabilecektim. Ama benden önce
birilerine gelmişti.ve Peygamberim buun ilk muhatabı olarak varlıgını
kıyamete kadar sürdürecekti. bende bir ayet ya da ayet gurubu veya
surenin öğrenilmesinde ilgili ayetlere müracat etme gereğine inanıyorum
Bunun yanında ilk muhatap Rasulullah’a danışacaktım. Çünkü O bu konuda
ilk bilen , en iyi bilen en güzel ilk anlayandı. Buna
inanıyordum.Böylece sözkonusu ayetler ve hadisler anlayış sahibi
olmamda sınır çizecekti.
Ayrıca üçüncü aşama olarak da sahabeden günümüze kadar ki dönemlerde
daha önce vefat etmiş veya halen yaşamakta olan yazılı ve sözlü
kaynaklara da müracat edecektim.O ayetin ya da surenin öğrenilmesinde
onlardan gelen söz, fikir ve açıklamalar da benim için önemliydi. ama
ilk iki maddede söylediğim ayetlerin ve hadislerin çemberi ve çerçevesi
benim için bağlayıcı ve sınırlayıcı olmuştur.
Mesela, Tebbet Suresini öğreneceksem ,ilgili olan ayetlere başvurmak
gerekliydi.
Þuara suresi 214. ayette “yakın akrabanı uyar ” veya Bakara suresi 27.
ayette veya Gaşiye suresinin 4. ayetinde konuyu bütünleyen diğer
ayetler olduğunu bilmek gerekti.Müzzemmil suresinin 20.ayeti de dolaylı
da olsa konuyla ilgiliydi. Demek ki ben namazda Tebbet ‘i
okuyabilecektim.bunların sınırları içinde sahabeden günümüze kadar
Tebetle ilgili görüş ,fikir ve beyanlara da müracat ederken birisi ,
“Ebu Leheb gibi tavır takınanların da sonu hüsrandır ” diyorsa ,bunu da
dinleyecektim.Ama bir başkası o sınırın dışına çıkarak énamazda ulvi
ayetler okunmalı ,Tebbet gibi Ebu Leheb’ten sözeden ayetler okunmaz
diyorsa “osınırın dışında oldugu için ona iltifat etmeyecektim. İşte bu
bana Kuran’ı tanıtacak yolun ilk noktası idi.Allahın benden istediğini
ve bunun ferty planında Hz Peygamberden, toplum planıda saqhabeden
uygulamasını ögrenmeye böylece başladım: Bu Kuranla beraberlik,kuranda
bir tek konunun oldugunu açıkladı bana . Yani kulluk konusu .Ancak
kur’an bunu üç aşamada işlemiş.
1-Kime kulluk ,yani Allah ;kim, nasıl, nedir ?
2-Nasıl bir kulluk ister Allah bizden ?Bunu da iki aşamalı olarak işler
Kur’an
a) kulluk birimleri : Sabretme ,şükretme , cihat etme, namaz…
b) Örnek kullar Sabret Nuh gibi, tevbe et Adem gibi…
3- Niçin kul olacağım ?Þöyle bir kulluk sana cennet kazandıracak
,böylesi cehennem…
Bunların genel teorik bilgiler oldugunu ifade etmek istiyorum . Ben ne
yapmaya çalıştım.Pratik olarak ifade edersem yılda 20-25 Kur’an
sayfasını kendime din olarak seçtim.Her yıl bu kadar artsın istedim.Bu
miktar ömür boyu sürecek bir program gereği ise
Bakara dan başlamadını istedim,ama bir başkadının eğitimi anlamında
ise bir başka sureden başlamasını da öngörebildim,yani Kur’an’ı bir
uçtan bir uça bir çubuk gibi görmedim.Bir hadis ile Felak ve nas tan
sonra tekrar Fatihaya dönülmesi gerektiğine inandığımdan sanki çember
gibi bir gerçeğin herhangi bir noktasından başlayıp devam etmeden yana
oldum.Bu bölümün en az 20-25 sayfalık -”Ki bana göre eğitimde bir yıl
ancak bu kadar hafta ediyordu “-miktara adepte ediyorduk kendimizi.Bu
bölümlerin haftada bir sayfa kur’an öğrenilmesi şeklinde proglanmasını
gerçekleştirdim. bir sayfayı , yerine göre on ayeti veya sure hesabı
bir kısa sureyi en az iki üç tefsirden yararlanarak”acaba benden önce
nasıl anlaşılmış”diyerek Rabbimin bana ne dediğini anlamaya çalıştım.
Yani benden önce de duyanların daha detaylı Kur!an tanımlarıyla rbbimin
Kur’anda bana bildirdiğini anlamaya çalıştım. Değilse öncekiler
Kuran’ı nasıl uyguladılarsa ,ben de onlar gibi olacağım değildi meselem
. Zira Kuran bana bunu öğütlemedi.
Kur’an dan öğrendiğim bilgileri o hafta gündemde tutmaya
çalıştım.Mesela Nebe suresini önce Elmalılı dan okumaya çalıştım.Sebebi
türkçesi güzel bende türkçe düşünen birisi olarak Türkçe düşünenlere
anlatacaktım.Vebu güne kadar ki efsirlerin kendince bir özeti idi.
Sonra türkçeye kazandırılan, kendine özgü yapısı nedeniyle Tefhimül
Kuran’a müracat ettim.Ayrıca güçüm ve zasmanım oranında diğer
tefsirlerede müracat edip topladığım bilgileri ,tanıdık-tanımadık
Kuran2ı bilen yada bilmeyen insanlara aktardım.Çünkü Kuran nasıl
istenirse öyle anlaşılsın denilen bir kitap değildi.Kendimi bilenler
vasıtasıyla kontrol ettim, bilmeyenler benim kadar anlasın diye gayret
ettim. Bu bana göre Kur’an’ın ikinci pratiği idi.
1-Onunla diyalog kurmak ,okumak ,uygulamaya, yaşamaya yönelik anlamaya
çalışmak.
2-O’nu başkalarına tanıtmaktır.
Kur’an’ın nasıl yaşanacağı konusudaki ilk pratik ,her hafta bir sayfa
Kur an’la birlikte Kur’an anlattığım insanlara birkaç hadis duyuma
şeklinde oldu. İslam dininin realizm olmadığı gerçeğinden hareketle, o
ayetlar bana yük yüklüyordu. Mesela bir akşamüstü arkadaşınıza ‘güneş
battımı bakar mısın ‘desenizo da battı derken gülümsediği için
işkillenseniz,kalk bir de sen bak diye bir başkasını gönderseniz, o da
deseki ‘ğüneş batmış’Eğer biz realist insanlarsak güneşin battıgını
anlamış ve bu gerçekle doymuş oluruz.
Ama biz müslüman isek o bize yük yükleyecekti. Yani ey müslüman, ‘
akşam vakti’ namazın zamanı girdi, ya da oruçlu isen ‘ iftar et ‘
anlamına gelecekti. İşte bende Kur’ an’ dan öğrendiklerimin bana yük
yüklediğini anlamaya çalışırken, okurken, Rabbım bana ne dedi?
Evet,benden önce duyanlar, bilenler ne anlamışlarsa müracaat ediyordum.
Ama ” onlar vasıtasıyla anladığım kitap bana ne diyor?” bölümü
önemliydi.Mesela nebe suresindeki ( önceden müracaat ettiğim kitaplarda )
MUÃ�İRAT kelimesinin ‘ yağmur’ anlamında olduğuna dair sayfalarca
açıklamalar yapılmışsa, ve ben o kelimenin ‘ bulut’ olduğunu, ‘ yağmur
yağacak’ olduğunu anlamışsam artık öylece anlatıtor ya da Rabbime öylece
kulluk olduğunu öğrenmiş oluyordum.
Özetle tekrar edecek olursam; Kur’ an Rabbimin bana gönderdiği
mesajdır. Bunu benden önce Peygamber’im öğrenmiş, anlamış ve insanlara
öğretmiş. O’ nun öğrettiklerinin esasına göre tefsirde ki hadisleri
kastetmiyorum. Peygamberi bir düşünceyi, O’ nunla beraber, O’ nun
düşüncesi yardımıyla öğrenmiş bulunuyorum. Ayrıca Arapçayı, sebebi
nüzulu, söz konusu öğrenmeye çalıştığım Kur’an ‘ın ayetleriyle ilgi
kurabilecek diğer ayetleri benden iyi bilen insanlara sorarak
öğrendiğimde ” ben ne yapmalıyım, bugünüme, yarınıma nasıl yön
vermeliyim..?” konusunu anlamaya çalıştım.Ama hep şöyle bir dertle
karşılaştım; bunları anlatırken. Bazı ayetler senden birşey isteyince ”
görmüyoruz ki sen onları uygulayasın- içki, zina, faiz gibi şeyleri
kastetmeye çalışıyorlar. – Kur’ an’ da ki kimi ayetler ya da islamdaki
kimi emirler iki- üç saniyede bitiveriyor, selam gibi. Abdest alma beş
dakikalıktır. Bazıları namaz gibi daha uzun sürelidir. Ama , ” evlat
yetiştir” , ” toplum kur” gibi daha uzun ömürlü işlere başlamak yeterli
olacaktır.
Mesela birine namaz kıl dendiğinde o tuvalete gidiyorsa kapısını
depiklemenin ( tekmelemenin) anlamı yoktur. Ben sana namaz kıl dedim,
senin burada ne işin var dememeli. Çünkü o, artık namaz kılmaya
başlamıştır ( Taharet). Ben de öğrendiğim ayetleri uygulamaya
başlamışsam, artık ne zaman biter, yahut ta ben mi önce biterim?
bilemiyorum. Teşekkür ederim.
S.Bakırcı / Kuran Sempozyumu