سْمِ اللهِ الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِِ
وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ
مُؤْمِنِينَ
وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ
Allah
mü’minler topluluğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve
kalplerindeki ıztırabı gidersin.( 9/ Tevbe 14-15)
Ve
yeşfî sudûra kavmi’m-mü’minîne ve yüzhib ğayza kulûbihim
يَاأَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ
وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ
Ey
İnsanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerin derdine şifâ,
mü’minlere bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.(10 / Yunus 57)
Yâ
eyyühe’n-nâsü kad câet küm mev’ızatun min Rabbikum ve şifâü’l-limâ
fi’s-sudûri ve hüden ve rahmetün li’l-mü’minîn.
يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ
شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Onların
karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için
şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil
vardır. (16/Nahl 69)
Yahrucu
mim-butûnihâ şarâbüm-muhtelifün elvânühû fîhi şifâü’l-linnâsi inne fî
zâlike le’âyete’l-likavmi’y-yetefekkerûn.
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ
لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً
Biz
Kur’ân’da mü’minler için şifâ ve rahmet olan âyetleri indiriyoruz.(17 /
İsra 82)
Ve
nünezzilü mine’l-Kur’âni mâ hüve şifâü’v-ve rahmetü’l-li’l-mü’minîn.
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Hastalandığımda
bana şifâ veren Allah’tır. (26 / Şuara 80)
Ve
izâ meridtü fehüve yeşfîn.
قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء
De
ki: Kur’ân, inananlar için hidâyet ve şifâdır.(41 / Fussilet 44)
Kul
hüve li’llezîne âmenû hüden ve şifâün.
الرَّحِيمِِ
وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ
مُؤْمِنِينَ
وَيُذْهِبْ غَيْظَ قُلُوبِهِمْ
Allah
mü’minler topluluğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve
kalplerindeki ıztırabı gidersin.( 9/ Tevbe 14-15)
Ve
yeşfî sudûra kavmi’m-mü’minîne ve yüzhib ğayza kulûbihim
يَاأَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ
وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ
Ey
İnsanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerin derdine şifâ,
mü’minlere bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.(10 / Yunus 57)
Yâ
eyyühe’n-nâsü kad câet küm mev’ızatun min Rabbikum ve şifâü’l-limâ
fi’s-sudûri ve hüden ve rahmetün li’l-mü’minîn.
يَخْرُجُ مِن بُطُونِهَا شَرَابٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ
شِفَاء لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Onların
karınlarından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için
şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil
vardır. (16/Nahl 69)
Yahrucu
mim-butûnihâ şarâbüm-muhtelifün elvânühû fîhi şifâü’l-linnâsi inne fî
zâlike le’âyete’l-likavmi’y-yetefekkerûn.
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ
لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً
Biz
Kur’ân’da mü’minler için şifâ ve rahmet olan âyetleri indiriyoruz.(17 /
İsra 82)
Ve
nünezzilü mine’l-Kur’âni mâ hüve şifâü’v-ve rahmetü’l-li’l-mü’minîn.
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Hastalandığımda
bana şifâ veren Allah’tır. (26 / Şuara 80)
Ve
izâ meridtü fehüve yeşfîn.
قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاء
De
ki: Kur’ân, inananlar için hidâyet ve şifâdır.(41 / Fussilet 44)
Kul
hüve li’llezîne âmenû hüden ve şifâün.