Münafikun suresinde Allah diyor ki:"Ey iman
edenler , sizi mallarınız, evlatlarınız Allahın zikrinden alıkoymasın"
Hz.İbrahim Allah ile arasında İsmailin sevgisi yerleşince onu kurban
etmek istedi.Allah ile aramızdaki her sevgi bizi ondan uzaklaştırır,
istikametimizi bozar.
şeytan , bütün zenginlik ve
güzellikleri "hak ettiğimize" inandırmakla başlar işe.Bizlere yeni
hedefler göstermekten geri durmaz. "Uzanıp almamızı, tutup koparmamızı"
ister hep. Kasabadan gelmişizdir, büyük şehirde karnımızı doyurmak bize
yetecektir , fazlasını istemeyiz aslında ama şeytan devreye girip bu
masum düşüncelerimizi yıkar:
"Bakın, o kazanıyor .İyi arabaya biniyor , şu semtte oturuyor. Sen
aslan gibisin; yakışıklısın, yeteneklisin, zekisin ama güçlerinin
farkında değilsin !" der.Ona çabucak inanır, nasihatlerini dinlemeye
karar veririz.En tehlikeli yanımız budur.İyi ve güzel olan her şeyi hak
ettiğimize yürekten inanan insanlar olarak poza girmişken aniden gelen
yıkımlae "Bana bunu yapamazlar, ben bunları hakedecek insan mıydım!"
sorularını tetikleri.İçimizdeki dev silahlanır, önüne gelene ateş etmeye
başlar:"Ben, bu hallere düşecek adam mıydım!" sorusu sinirlerimizi
bozar , kibrimizi büyütür, şeytanın ortağı yapar.Artık, kasabana geri
dönsen bile ,"Ben burada harcanıyorum " nakaratı beynini kemirir.
şeytanın istekleriyle paralel bir hayat felsefesi güdüyoruz: "Hep
kazan, ye,iç,tüket,komutan sen ol, tevazuya gerek yok, sen en iyisisin
niçin ikinci olasın ,en güzeline layıksın, büyüksün, özelsin, farkında
olmadığın daha nice güçlerin var, öne geç, saygın ol...vs.." Sanki
Allaha karşı görevlerimizi layıkıyla yapmışız gibi bir tavır içinde
istek listelerimiz uzadıkça uzuyor...
Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır- Bülent Akyürek-shf.123-124.
edenler , sizi mallarınız, evlatlarınız Allahın zikrinden alıkoymasın"
Hz.İbrahim Allah ile arasında İsmailin sevgisi yerleşince onu kurban
etmek istedi.Allah ile aramızdaki her sevgi bizi ondan uzaklaştırır,
istikametimizi bozar.
şeytan , bütün zenginlik ve
güzellikleri "hak ettiğimize" inandırmakla başlar işe.Bizlere yeni
hedefler göstermekten geri durmaz. "Uzanıp almamızı, tutup koparmamızı"
ister hep. Kasabadan gelmişizdir, büyük şehirde karnımızı doyurmak bize
yetecektir , fazlasını istemeyiz aslında ama şeytan devreye girip bu
masum düşüncelerimizi yıkar:
"Bakın, o kazanıyor .İyi arabaya biniyor , şu semtte oturuyor. Sen
aslan gibisin; yakışıklısın, yeteneklisin, zekisin ama güçlerinin
farkında değilsin !" der.Ona çabucak inanır, nasihatlerini dinlemeye
karar veririz.En tehlikeli yanımız budur.İyi ve güzel olan her şeyi hak
ettiğimize yürekten inanan insanlar olarak poza girmişken aniden gelen
yıkımlae "Bana bunu yapamazlar, ben bunları hakedecek insan mıydım!"
sorularını tetikleri.İçimizdeki dev silahlanır, önüne gelene ateş etmeye
başlar:"Ben, bu hallere düşecek adam mıydım!" sorusu sinirlerimizi
bozar , kibrimizi büyütür, şeytanın ortağı yapar.Artık, kasabana geri
dönsen bile ,"Ben burada harcanıyorum " nakaratı beynini kemirir.
şeytanın istekleriyle paralel bir hayat felsefesi güdüyoruz: "Hep
kazan, ye,iç,tüket,komutan sen ol, tevazuya gerek yok, sen en iyisisin
niçin ikinci olasın ,en güzeline layıksın, büyüksün, özelsin, farkında
olmadığın daha nice güçlerin var, öne geç, saygın ol...vs.." Sanki
Allaha karşı görevlerimizi layıkıyla yapmışız gibi bir tavır içinde
istek listelerimiz uzadıkça uzuyor...
Öğlen Namazına Nasıl Kalkılır- Bülent Akyürek-shf.123-124.